Atak Logo

Atak Menü

Mithat Miroğlu

Mithat Miroğlu

05 Aralık 2023, 17:04 | Ülke

YEREL YÖNETİMLER DEMOKRASİNİN BEŞİĞİDİR (Mithat MİRİOĞLU)

Belediyeler halkın bütün yaşamıyla ilgili en yakın muhataptır. Yaşam alanlarının havası, suyu, yeşili, mavisi, ulaşımı, temizliği belediyelerden sorulur. Hatta batılı toplumlarda sağlık, eğitim ve asayiş de yerel yönetimlerin yetkisine verilmiştir. Bu kadar yetki, karar alma organı olarak meclisi, bütçesi ve ekipmanıyla belediyeler yerel iktidarlardır.  

 

Ancak biz ve bizim gibi ülkelerde (istisnalar hariç) belediyeler çürümüş sistemin bir parçası olarak yönetiliyor. Yani halka, emeğe, emekçiye saygılı hizmet belediyeciliği yapılmıyor. Tamamen rant ve taşeron belediyeciliği yapılıyor. O kadar personel ve ekipman varken her iş ve hizmeti satın alma yoluna gidiliyor ve taşeron firmalara yaptırılıyor. Bunun nasıl bir yağma ve talan düzeni olduğunu bir iki örnekle izah edeyim.  

 

1-Malatya’nın Büyük Şehir Belediyesi AKP’nin elinde. Ama 2019 yerel seçimlerinde Başkan değişiyor. Yeni gelen Başkan eski Başkan ve idareyi yeriyor. Diyor ki; “önceki idare içme suyu isale hattı ihalesi yapmış. İhale bedeli 10 milyon TL. Biz yönetime geldik isale hattını kendimiz yapabiliriz dedik ve ihaleyi iptal ettik. Aynı isale hattını kendimiz döşedik. Sonuç, 10 milyona ihale edilen içme su hattını biz kendi personel ve ekipmanla 1 milyona döşedik. Sadece malzeme parası verdik.” 

 

Bu örnek bir fıkra değil arkadaşlar, yağma ve talan düzeninin belediyelerdeki işleyişidir.   

 

2-Taşeron düzeninin işleyişini kısa ve çarpıcı bir örnekle izah edeyim.  

 

Meclis binasında bir kapı arızalanmış. Bir marangoz çağrılmış. Kapıya bak bakalım, onarabilir misin, demişler. Marangoz kapıyı görmüş. Onarırım demiş. Kaça onarırsın diye sormuşlar. Marangoz, 300 lira malzeme gerekir, 200 lirada el emeği alırım, toplam 500 liraya onarırım demiş. İyi demişler. Sen şimdi git biz seni çağırırız demişler. Sonra taşeron firmasını çağırmışlar. Kapı onarılacak, bak bakalım masrafı ne olur, demişler. Taşeron bakmış gelmiş, 2.500 liraya mal olur, demiş. Nasıl olur, marangoz gördü, “500 liraya onarırım” demişti? Taşeron, “iyi ya işte! Ben bin lirayı size vereceğim, bin lira kendim alacağım, beş yüz lirayı da kapıyı onaracak marangoza vereceğim” demiş.  

 

Maalesef bu düzen tepeden tırnağa böyle işliyor.  

 

 

Oysa belediyeler halka aittir ve halkla iç içe yaşamın mevzileridir. Bu mevziler halkçı bilince ve karaktere sahip kadroların elinde olması durumunda demokrasinin beşiği haline getirilebilir.  

 

Demokrasi, en yalın tanımıyla; halkın nesnel iradesinin yönetime yansıtılmasıdır. Yönetimin aracı (kurumu) belediyeler olabilir. Belediyelerin ellerindeki yetkilerin yanı sıra sahip olduğu iş gücü, ekipman ve mali imkanlarla, beldelerini, kentlerini (merkezi idareden özerk olarak) insanca bir yaşama kavuşturabilir.  

 

Dahası, kolektif üretim-kolektif yönetimi yaşama geçirebilir ve çoğunluğun yönetimini sağlayabilir. Yönettiğimiz yaşam alanlarımıza demokrasiyi temelden inşa bilincini ve kültürünü geliştirip güçlendirebilir ve pratiğini hayata geçirebiliriz. ‘Üreten biz yöneten de biz olacağız’ şiarını yaşama geçirebiliriz. Yönetime katılım mekanizması halk meclisleri yoluyla sağlanabilir. Tabanda mahalle meclisleri ve mahalle meclislerinin temsilcilerinden oluşan üst organ ya da karar organı olarak yürütme organı olur. Ya da isterse adına Danışma Meclisi denilebilir. Ama neticede halkına hizmet dışında amaç gütmeyen, halkının dertleriyle yatan kalkan, taşeronla, ihaleyle işlere girmeyen, her işi ve hizmeti kendi personeli ve ekipmanıyla yapan, Halk Meclislerinin denetimine açık, şeffaf ve aylık düzenli olarak halkına hesap verebilen doğru-dürüst bir yerel yönetim mümkündür ve olmalıdır. 

 

Ülkemiz zengin bir demokrasi mücadelesi birikimine sahiptir. Sistemin kesin tahakkümüne rağmen mücadele tarihimizde halkın iradesinin siyasal iktidara yansıtıldığı bir Halk İktidarı kurmak için ülkemizde çok çetin bir mücadele yürütülmüştür. Daha öncesine gitmesek bile 1960’lı yıllar boyunca ve ardından 1970’li yıllarda kıyasıya bir devrim ve demokrasi mücadelesi yürütülmüş ve bu mücadele halklaşmıştı. Devrimci hareketin halkla omuz omuza yürüttüğü bu mücadele bizlere çok zengin bir birikim ve deneyim kazandırmıştır. Bunun yansıması olarak Halk Belediyeciliği mefhumu ortaya çıkmış ve ülkemizin kimi yerleşim alanlarında yaşama geçirilme olanağı bulmuştur. Siyasal iktidarı ele geçirmek üzere sisteme karşı mücadele yürüten kadrolar bu birikimle yerel yönetimlerde deneyim kazanma olanağı elde ettiler. 

 

Önümüzdeki yerel seçimlerde yerel iktidarları ele geçirmek ve halkın iradesini yerel yönetimlere yansıtmak için bütün gücümüzle çalışmalıyız. Bin bir bedel ödeyerek yürüttüğümüz Devrim ve Demokrasi mücadelesinde elde ettiğimiz zengin birikim ve deneyimleri bu sefer halkın iradesinin yerel iktidarlara yansıtılması mücadelesinde ve bu iktidarları aldıktan sonra halkla birlikte halka hizmet götürme çalışmasında kullanmalıyız. Yaşamın ve mücadelenin büyük bedellerle bizim kuşaklara kazandırdığı deneyimleri heba etmemeliyiz. 

 

Özellikle de iktidarın halkımızı asimilasyon ve kimliksizleştirme politikasına maruz bıraktığı, ulusal ve etnik değerlerimizin yok sayıldığı, yerleşim alanlarımızda demografik yapının bile değiştirilmeye çalışıldığı, yerel yönetimlerde halkımızın iradesinin gasp edildiği, deprem bölgelerinde deprem bahanesiyle halkımızın mülklerine el konulup başka bölgelere sürgüne mahkum edildiği mevcut durumda yerel iktidarları almaya çalışmak ve merkezi iktidarın bu politikalarına karşı yerel direnişleri örgütlemek hayati derecede önem arz ediyor. İsrail’in Filistinlilere karşı uyguladığı politikanın benzerini halkımıza reva gören iktidara karşı yerelden bir direniş örgütlemek zorunludur. Bütün bu sorunların üstüne deprem bölgesinde oluşan kentsel yıkımlar sonrasında kentlerin yeniden imarını ranttan, talandan, soygundan ve demografik değişiklik hesaplarından uzak olarak halktan yana ve halkın sorunlarına merhem olan yöntemlerle çözmek için yerel yönetimleri kazanmalıyız. 

 

Merkezi iktidara ve -hükümeti, sistem içi muhalefetiyle birlikte- yozlaşmış talan düzenine rağmen halkın yerel iktidarlarını halkla birlikte ele geçirmek ve yönetmek mümkündür ve zorunludur. 

 

Bunun biricik anahtarı, yereldeki bütün ilerici toplum kesimlerini farklılıklarına rağmen temsil edebilecek bir sol birliğin sağlanmasıdır. Bu sol birliğin de yönetimi ele geçirdikten sonra bilgiye, uzmanlığa ve şeffaflığa dayalı, hesap veren ve hesap soran bir sisteme dayalı hizmet anlayışını hayata geçirmesidir. 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!