Fikri Günay
15 Şubat 2025, 08:54 | Ülke
Türkiye’nin Temel Sorununa Ne Oldu? -2- (Fikri Günay)

Bu sorun -Kürt sorunu-birinci yazıda belirttiğim gibi 1921 Anayasanın, 1924’te değiştirilmesiyle beraber tartışılmaya başlamıştır.
T.C Devleti, kapitalizmin emperyalizm sürecinde kurulduğundan ve Osmanlı İmparatorluğu boyunca, halkın çoğunluğu Türk olmasına rağmen, bu aidiyet yerine Osmanlı denmiştir.
Ne zaman başladığına dair kesin bir tarih belirlemek zor ama hem Avrupa, hem Asya’daki feodal devletlerin yerine ulus-devletler, gelişen sanayi burjuvazisi öncülüğünde, “özgürlük, demokrasi ve eşitlik” sloganlarıyla, kapitalist sitemin yeni devlet biçimi, halkların yaşamına girmiştir.
İşte, TC Devleti, henüz bir ulus niteliğine erişmeden, Osmanlı İmparatorluğunun tüm mirasını kabul ederek kurulmuş, Türkler, devlet kurduktan sora ulus olma özelliğiyle de örnek olmuştur.
Gelelim esas konumuza.
Kurulan TC devleti, mirasını devraldığı 600 yıllık feodal devlet döneminde bile olmayan ötekileştirmenin en şiddetlisi, ulus ve ulusal azınlıklara ve inanç gruplarına, 1915’te Enver Paşa tarafından başlatılan Ermeni soykırımı ve sürgünüyle başlayan, tek devlet, tek millet, tek vatan ve tek bayrak, diyerek, Takriri Sükun yasasını uygulamaya başlanmasıyla bu günlere gelinmiştir.
Başka türlü olabilir miydi? Bu soruya, hala “koşullara göre olamazdı, zorunluydu” cevabını veren çoktur.
Sonuç, gerçekten de 29. Kürt isyanına değin, “koşullar”a göre uygulama yapılmış, 28 tane isyan şu veya bu şekilde önlenmiş.
Ama günümüzde, yani 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle beraber, her türlü yöntem denenmesine karşın, isyan önlenemediği gibi başladığı ülkeden -Türkiye’den- Kürt halkının bulunduğu her ülkede Kürt sorunu tartışılmaya başlanmış ve uluslararası sorun haline gelmiştir.
O zaman, geçen yazıda sorduğumuz, bu yazıyla yanıtlamaya çalıştığımız “AKP-MHP faşist yönetimine karşı ne yapmalı”, sorusunu yineleyip, biraz ayrıntıya girelim.
İlk denemeyi 2013-2015 de yapan AKP faşist yönetimi, temsil ettiği egemenlerin istemleri doğrultunda, tıpkı bugünkü gibi Kürt Özgürlük Hareketi önderliğinin kapısını çalmak zorunda kalmıştı.
O zaman da, Kürt Halkının bilinçli açlık grevleri dahil, yaygın direnişi sonucunda, görüşmeye Oslo’da başlayıp, neredeyse silahları bırakma aşamasına gelen “barış ve müzakere sürecinde”, kurulan görüşme masası RTE tarafından devrilmiş, Kürt halkına saldırılar, “Kürt sorunu yok, terör sorunu vardır”, diyerek tekrar başlamıştır.
Ülkemizdeki toplumsal olayları az veya çok takip eden herkes bu güne nasıl gelindiğini bilmektedir.
Bu günlerde 26. yılını dolduran Kürt halkının özgürlük mücadelesinin önderi kabul edilen Abdullah Öcalan’ın kapısının çalınmasının nedeni, Kürt halkının ve müttefiklerinin sürekli olan direnişinden çok, dünya emperyalist sisteminin, sürekli ve genel bunalımdan çıkamayıp -çıkma şansı yok zaten- ve 3. Paylaşım Savaşını da yapma şansı kalmayan emperyalist-kapitalist blok, uzun bir soğuk savaştan sonra, tek kutuplu kapitalist-emperyalist sistemin ilk dönemlerinden daha güçlü girmelerine karşın, birbirleriyle savaşamayınca, kendine bağımlı kukla devletleri, savaştırarak ömrünü uzatabiliyor.
İşte Suriye merkezli Ortadoğu karanlığında rol kapmaya çalışan AKP-MHP faşist yönetimi, tekrar yönetime gelebilmek için, Kürt halkına karşı saldırılarından bir sonuç alamayınca, Öcalan’ın kapısını çalmak zorunda kalmıştır.
İktidar ortaklarından MHP lideri Devlet Bahçeli’nin başlattığı süreç, henüz sonuçlanmadı, devam ediyor.
DEM Parti heyetinin, iki kez görüşmesi sonucu, Öcalan’ın ilettiği yedi maddelik deklarasyon metni hala tartışılıyor ama heyet bugünlerde üçüncü görüşmesine hazırlanırken, Öcalan’ın açıklama yapacağı beklentisi, sürecin en önemli konusudur bence.
Birinci görüşmeden sonra, başta parlamentoda grubu bulunan partiler olmak üzere dolaşan DEM Parti heyeti, Öcalan ile ikinci kez görüştü ama kamuoyuna, doyurucu açıklama yapmadan, iktidar çevresini ve genel olarak muhalefeti, Öcalan’ın açıklamasına kilitledi adeta.

Bu günlerde eli kalem tutan ve uzatılan bir mikrofona konuşma fırsatı bulan herkes, Öcalan’a “akıl” veriyor.
Kürt halkı, 40 yıldır ödediği bedeli, Devlet Bahçeli’nin TMM’deki ilk çıkışıyla, “Öcalan gelsin, DEM Parti kürsüsünden konuşup, silahları bıraktık diyerek, süreci başlatsın” teklifini yapınca, Türkiye’ye barış gelir sananların, beklentisi bir hayli zayıflamış durumda.
DEM Parti heyeti bugünlerde, Öcalan’ın isteği üzerine, Irak ve İran’daki Kürt halkının temsilcileriyle görüşüyorlar.
Suriye deki Kürt halkının konumu belli ve buradaki tüm temsilciler, her fırsatta Öcalan’a bağlıklarını bildiriyorlar.
Zaten ikinci kez İmralı cezaevinin kapısının çalınmasının nedeni, Suriye Kürtlerinin yeni yönetime-HTŞ- karşı dik duruşudur.
Türkiye deki AKP-MHP faşist yönetimi, Suriye’de oluşan yeni yönetime kendini kabul ettirmek ve yeni Ortadoğu masasında olmasının koşulu, buradaki Kürt halkının, dünyaya kabul ettirdiği, doğrudan demokrasi yönetiminin tanınmamasını İmralı ile çözebileceğini düşünmesidir.
Belki olur! Tıpkı Nasrettin Hoca’nın göle yoğurt mayasını atıp karıştırırken görenlerin; “Ne yapıyorsun hoca?” diyenlere, “göle yoğurt çalıyorum” diye cevap verince, “göl yoğurt tutar mı?” sorusuna, “ya tutarsa” demiş ve ardında eklemiş; “halk yoğurda doyar!”
Öcalan’ın çağrısı tutarsa ne olur acaba?
Bekleyip göreceğiz. Dün gece Van belediyesine atanan kayyum bunun işaretini veriyor zaten.
Taraflardan biri hayal kırıklığına uğrayacak ama hangisi?
Bence Kürt önderliği, 26 yıldır direnişin hakkını verecektir.
Çünkü ORTADOĞU’NUN oyun kurucusu artık, Kürt ulusudur.
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yazarın Diğer Yazıları
- DEMOKRASİ (Devrim) GÜÇLERİ NE YAPMALI? (Fikri Günay)
- CHP İLK DEFA ‘SOSYAL DEMOKRAT’ PARTİ GİBİ! (Fikri Günay)
- DEMOKRASİ (devrim) MÜCADELESİNDE FİGÜRAN OLMA(ma)K! (Fikri Günay)
- AKP, KAZANAMAYACAĞI SEÇİMİ YAPAR MI? (Fikri Günay)
- MİLLİ DAYANIŞMA, KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU NİÇİN KURULDU? (Fikri Günay)
