Rıza Aydın
01 Ocak 2025, 20:27 | Emek
TOPLUMSAL PSİKOLOJİNİN DEĞİŞMESİ (Rıza Aydın)

1970’den 12 Eylül 1980 sürecine doğru giderken, biz devrimci gençler, kendimizi halkın kurtuluşu olacağına inandığımız devrime adadığımız için, kendi kişisel çıkarımızı düşünmezdik bile; nasıl olsa devrim olunca bütün dertler bitecek diye inanırdık.
Bunun için okullarımızı bile bırakıp, devrimci mücadelenin gerektirdiği işlerin peşinde koşuyorduk.
Bu mücadelede bazen tutuklanıp, hapishanelere atılıyorduk. Hapishanelerden kaçıp, tekrar mücadeleye atılmak için cezaevlerinde köstebek gibi tüneller kazıyorduk; bizim Adem’in adı bu yüzden “Köstebek Adem’e” çıkmış, Köstebek diye anılır olmuştu. 12 Eylül öncesinde atmosfer genel olarak böyleydi.
Ben, 1983 Eylülünde hapisten çıktığımda farklı bir atmosferle karşılaştım. Cezaevinden çıktığımda gördüm ki hava değişmiş. Sanki binalara, evlere zarar vermeyip sadece canlıları öldüren nötron bombası gibi bir bomba atılmış, bu bomba sadece insanların ruhunu öldürüp, onlarda yeni bir ruhun oluşmasına yol açmış, bunun sonucu da bu hava, bir bütün olarak toplumsal psikoloji değişmişti.
Cezaevinden çıktığımda, Ankara’nın bildiğim sokaklarında dolaşıyordum. Sokaklar aynıydı. Aynı sokaklardaki, aynı evlerde bilip tanıdığım aynı insanlar yaşıyordu. Aynı sokaklardaki aynı evlerden, aynı insanlar, aynı sokaklara çıkıyorlardı ama bu insanların ruhları değişmiş, tanımakta zorluk çektiğim farklı bir insan olmuşlardı.
Eskiden, halk için, arkadaşları için, yoldaşları için kendi kendini feda etmeyi erdem sayan, “sen ölme de ben öleyim” diyen bu insanların ruhu gitmiş yerine, birey olmayı, bencil olmayı değer edinmiş insanların ruhu gelmişti.
Dönem bankerler dönemiydi, insanlar ceplerindeki parayı akşam repoya yatırıp, yarın faizini almanın yollarını arıyorlardı.
Hapisten çıktığımda işte böylesi bir toplumsal yapı ile karşılaştım. Bu toplumda karşılaşıp, konuştuğum insanlar, “kardeşim önce birey olmayı başaracaksın, birey olmadan toplum olunamıyor” diyorlardı. Birey olmak kulağa hoş bir seda (hoş bir söz) gibi geliyordu ama onların birey olmaktan kast ettikleri şey bencil olmaktı.
Birey olma furyası altında bencillik duygusu alıp başını gitmişti. Birey olacağız diye bencilleşen adam, kardeşini bile düşünmüyor, kardeş kardeşe borç para vermek yerine üç kuruşluk faiz için parasını bankere yani repoya yatırıyordu ya da dolarla borç veriyordu.
Kısaca söylersem değer ölçüsü birimi değişmiş, tamamen paraya tahvil edilmiş, paraya endeksli bir hale gelmişti; şakayla karışık, insanlar birbirine “parasız adam gereksiz adam” diyorlardı.
Cezaevinden yeni çıkmıştım, polis sürgün yerine gitmem için beni sıkıştırıyordu, cebinde beş kuruş param yoktu; dışarda karşılaştığım toplum bana “parasız adam gereksiz adam” duygusunu aşılıyordu.
Kardeşimin bir arkadaşının, yurt dışında yaşayan ailesi çocuklarına pantolon göndermişti, arkadaş da sonradan Almanya’ya gidince elbiseler bizde kalmıştı, onları terziye daralttırdım, onlarla idare ediyordum. “Sevgilim – arkadaşım” kıyafetimi beğenmemiş olacak ki, “biraz uyumlu giyinmelisin” demişti. Bu “uyumlu giyinmelisin” sözünü o gün ilk defa duyuyordum ama hayatımda hiç unutamadım.
Cezaevinde, devrimci arkadaşlarımın yanında, ellerim olmasa da müthiş bir değerim vardı. Cezaevinden çıkınca karşılaştığım bu toplumsal atmosfer içinde yaşayan toplum içinde gördüm ki onların dünyasında hiçbir değerim yok.
Vebadan kaçar gibi Ankara’dan kaçıp köye, ana ocağına sığındım.
Köy, yani annemgilin yanı da olmasa ne yapardım, bilmiyorum. Ya yurt dışına kaçardım ya da intihar ederdim zahir.
Değer ölçülerinin değişmesi hayra alamet şeyler değildir. Bu konuyu ebem bana “Ashabı Kehf” öyküsünde anlatmıştı ama o zaman bunun bir gün benim de başıma geleceğini hiç düşünememiştim. Başıma geldi.
Şimdilerde sanırım yeni bir furya başlamış, değiş diyor, bu furya, değiştir diyorlar. Bin yıllık dini değerler yeni yükselen değer olmuş, devrimcilik, Marksizm, bilimin gösterdiği yol tutuculaşıp, eskimiş değerlere dönüşmüş; yeni diye yükselişe geçen en eski değerler bize değiş diye herkesi bir değişime zorluyor. Kafasına türban takan kadın, değişip çağa uymuş oluyor.
Kulağa çok hoş gibi gelse de, ben bu değişim sözünden kuşkulanır oldum. Değişim sözünü seviyorum.
Bilmem anlatabildim mi?
Aşk ile…
19 Temmuz 2018 Kaymak Köyü
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
