Mehmet Güzel
28 Aralık 2024, 01:50 | Ortadoğu
SURİYE’Yİ BEKLEYEN KAOS VEYA UMUT (Mehmet Güzel)

Suriye yönetimi beklenmedik şekilde yıkıldıktan sonra yeni yönetimin başına Colani liderliğinde İdlib’in sözüm ona “Kurtuluş Hükümeti” geçti. Türkiye dahil Batı basını hemen maharetini devreye soktu. Bu maharet, istediğini masum, istediğini de katil olarak lanse edebilme maharetidir. Nitekim dünyadaki hiçbir liderden daha fazla hatası olmayan Esat’ı “katil” ve “zalim” olarak lanse edebilmiş Batı’nın güç odakları, dünyanın en acımasız ve vahşi katili olan Colani ve ekibini allayıp pullayarak muteber birer masum lider olarak algılarımıza sundular. Bu algı çalışmasında oldukça başarılı olduklarını da söyleyebiliriz. “Eşeğe altın semer vurmuşlar ama eşek yine eşektir” atasözünü şimdilik hatırlayan yok gibi.
8 Aralık 2024 tarihi, Suriye için olduğu kadar Ortadoğu için de bir milat oldu. Suriye’deki değişim bölge dengesini tamamen değiştirdi. Her şeyden önce Suriye İsrail için dikensiz gül bahçesi haline geldi. ABD ile birlikte Suriye yönetiminin yıkılma senaryosunun sahiplerinden biri olan İsrail, yönetim yıkılır yıkılmaz güneyden Suriye’yi işgale başladı. Golan’ın tümünü ve su kaynakları ile jeostratejik açıdan eşsiz öneme sahip olan Hermon dağını ele geçirdi. Başkentin kenarlarına kadar geldi. 800 saldırı yaparak Suriye ordusunu tamamen yok etti. Askeri üsler, askeri depolar, deniz donanmaları, uçak ve helikopter filoları, radar üsleri dahil orduya dair ne varsa yok etti. İsrail, gittikçe genişletmekte olduğu işgal bölgelerinden asla geri çekilmeyeceğini açıkladı. Şimdilik başkenti ele geçirme ihtiyacı duymuyor, çünkü orada oturanlar kendisinin kuklası. 8 Aralık’tan sonra yönetime gelmiş olan HTŞ Suriye’nin işgaline ve ordusunun tamamen imha edilmiş olmasına karşı tek bir itiraz lafı etmiş değildir. Tam tersine, İsrail’e gülücükler dağıtarak ve onu anladıklarını beyan eden demeçler vererek işgal ve saldırılarına kırmızı halı açtılar.

Birinci Fotoğraf, terör örgütü IŞİD komutanı Colani. İkinci fotoğraf terör örgütü El Nusra lideri Colani. Üçüncü fotoğraf, terör örgütü HTŞ komutanı Colani. Dördüncü foroğraf, Suriye’nin yeni lideri Colani
İsrail ve ABD senaryosunun pratikteki uygulayıcısı ve bugünün yol hazırlayıcısı olan Türkiye ise zafer sarhoşu durumundadır. Suriye’deki Heyet Tahrir Şam (HTŞ) dahil bütün cihatçı katil sürülerinin destekçisi, lojistik tedarikçisi ve hamisi olan Türkiye, şimdi hizmetlerinin ödülünü alma çabası içine girmiş durumda. Kuzeyde Kürt hareketini tasfiye etme çabalarına ABD’nin de icazetini zorlayarak girişmiş durumda. Tel Rıfat, Münbiç ve Deyr El Zor’u kontrolu altındaki kukla Suriye Milli Ordusu (SMO) eliyle işgal, Kobani’yi ise kuşatmış durumda. Kobani için ABD ile sıkı bir pazarlığa girişmiş ancak henüz icazet alamamış haldedir. Şurası açıktır ki, Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’nin hakimiyet alanları ve pozisyonu, şu anda Türkiye-ABD ve İsrail arasında bir pazarlık meselesi olarak masada duruyor. İsrail ile ABD şimdiki çıkarları gereği tamamen SDG’yi gözden çıkarmıyor, ilerideki planları ve çıkarları için sınırlı düzeyde varlığını devam ettirme kararlılığı gösteriyor. Ancak şimdiye kadarki SDG kontrol bölgeleri olan Tel Rıfat, Münbiç ve Deyr El Zor bölgeleri ABD’nin rızasıyla Türkiye’nin kuklası olan SMO’nun kontrolüne bırakıldı.
Her zaman söylerim; emperyalizmin ipiyle kuyuya inilmez, inilirse de o kuyudan sağ çıkılmaz. Şimdi SDG ve Suriye’deki Kürt hareketi nezdinde bu acı gerçeğe yeniden tanık oluyoruz. ABD, stratejik müttefiki ve bölgede güçlü ortağı olan, İsrail’le de eşgüdüm halinde bulunan Türkiye’ye, hizmetleri karşılığında SDG’nin dallarını budayıp hediye ediyor. Şimdilik tamamen yok etmeyi çıkarları gereği kabul etmiyor ama tamamen ABD ve İsrail’in hizmetinde bir Kürt hareketi haline getirmekte kararlı durumda. Tersi bir durumda gerek HTŞ gerek Türkiye sopasıyla veya gerekmesi halinde doğrudan ABD eliyle hizaya sokmakta zorlanmayacaktır. Bu da, emperyalizm eliyle özgürlük değil olsa olsa sadece esaret ve kölelik gelebileceğinin kanıtıdır.
Suriye’de eski yönetim yıkıldı. Ancak yeni yönetim henüz kurulabilmiş değil. Kurulabilmesi de öyle kolay gibi görünmüyor. Bütün kritik görevlere HTŞ ve bağlaşıkları olan cihatçı katil örgütlerinin liderleri yerleştirilmiş durumda. İdari yönetim yeteneği ve deneyimi olmayan, hayatları boyunca vahşice katliamlar yapmaktan başka iş bilmeyen bu kadroların Suriye yönetimini oluşturabilmesi beklenemez. Başta Colani olmak üzere bu kadroların yeni yönetim oluşturabilmeleri için gerekli olan bilgi, birikim, donanım ve yeterlilikten tamamen uzak oldukları çok açıktır. Bunun yanı sıra sayısal olarak da yeterli olmaktan çok uzaktırlar. Bu durumda eski yönetimin bürokratik kadrolarına kaçınılmaz olarak ihtiyaç duyacaklar. Bu da, yönetici olan “muzaffer” kafa kesiciler ile bürokratik kadrolar arasında şiddetli çelişkiler ortaya çıkmasını kaçınılmaz kılacak.
Colani liderliğinde kravatlı ve takım elbiseli, uygar görünümlü ve demokratik cilalı bir yönetim algısı yaratılmaya çalışılıyorsa da cihatçı katil sürüleri olan HTŞ ve bağlaşık diğer örgütler ideolojik aidiyetleri davranış tarzları gereği bu görüntünün gereğini pratikte yerine getirmeleri beklenemez. Tersi eşyanın tabiatına aykırıdır. Yaşamları boyunca Selefilik dışındaki her türlü inançsal ve dinsel akımı mürted kabul edip katli vacip görerek en vahşi katliamlar düzenlemiş kadroların katılımcı ve demokratik bir yönetim oluşturmalarını beklemek saflık olur. Zira iplerini elinde tutan bütün ülkelerin sıkı telkin ve yol göstericiliğine rağmen henüz bir ayını doldurmadan Alevilere ve Hristiyanlara karşı yaygın katliamlara başladılar. Özellikle de Alevilerin yaşam alanları olan Lazkiye, Tartus, Hama, Humus ve Şam’ın bazı mahallelerinde Alevilere karşı yaygın katliamlar, ev baskınları, talan ve yağmalamalar, hakaret ve tehditler, inanç merkezlerine karşı saldırı ve aşağılamalar ilk günden başlayarak ve gittikçe artarak devam ediyor. Alevilerin yaşam alanları olan bütün bu kentlerin valiliklerine Ahrar ül Şam gibi cihatçı katil örgütleri liderlerinin getirilmiş olması, doğal olarak bu sonucu yaratacaktı. Alevi inancının teorik kurucusu ve dünyadaki bütün Alevilerin kutsal tarihi şahsiyet olarak kabul ettikleri Şeyh Hüseyin Bin Himden El Hasibi’nin türbesinin yakılarak içindeki beş hizmetlinin öldürülerek cesetlerine basıp poz vermeleri Alevilerin tepkisi için fitili ateşleyen olay oldu. Korku duvarı aşıldı ve Suriye’deki bütün Alevi yaşam alanlarında kitlesel protestolar yapılmaya başladı. Protesto yapan kitlenin üzerine ateş edilmesi olayları durduramadı, tersine daha da yaygınlaşmasına neden oldu. Bu baskı ve zulüm hem protestoları tetikledi hem de zulme karşı silahlı direnişin kısa sürede ortaya çıkmasına neden oldu. Özel birlik olan 25. Tümen (Kaplan Kuvvetleri), gerilla savaşını başlatacaklarını açıkladı. Bu açıklamanın ardından baskın yapmaya gelen HTŞ konvoyuna iki yerde saldırı gerçekleştirildi, bu saldırılarda 27 HTŞ’li öldü ve birçoğu yaralandı. Bundan ayrı yine baskına gelen bir başka HTŞ konvoyuna pusu kuruldu, 17 HTŞ’li öldürüldü, 10’u da yaralandı.

Suriye çok güçlü bir anti Siyonist ve anti emperyalist direniş geleneğine sahip bir ülkedir. Halkları da öyledir. Hatta tarihsel olarak Palmira Kraliçesi Zennubiye’nin Roma İmparatorluğu’na karşı direnmesinden başlayan bir direniş kültürü ve geleneğinden bahsedilebilir. Osmanlı İmparatorluğu’na ve ardından Fransız sömürgeciliğine karşı dikilen direniş bayrağı, dünyada sosyalist sistemin yıkılmasından sonra da emperyalizmin ve Siyonizm’in egemenliğine karşı direnişle devam etti. En son süreçte dünyanın bütün muktedir güçleri ve kuklalarına karşı 14 yıl boyunca gösterdiği efsanevi direniş, tarihte emsali az rastlanan niteliktedir. Sonunda beklenmeyen bir şekilde Suriye yönetimi yıkılmış olsa da bu tarihsel anti emperyalist ve anti Siyonist direniş damarı yok edilemez. Ayrıca Suriye toplumu çok renkli, çok inançlı seküler bir toplumdur. Şimdiki cihatçı örgütlerin biçecekleri elbise bu topluma çok dar gelir ve bu toplum bu elbiseyi yırtıp atar. Şam’da seküler yaşamdan yana olan her dini inanç topluluklarından olan insanların ve özellikle de kadınların özgürlük taleplerini haykırdıkları gösteri, Hristiyanların, inançlarına karşı yapılan saldırıları protesto etmeleri, Alevilerin, kendilerine ve inançlarına karşı yapılan saldırı ve hakaretlere karşı yaygın protestoları ve silahlı direnişe varan karşı çıkışları Suriye’nin bu direniş damarının cihatçı Siyonist kuklası bu güçlere kolay kolay teslim olmayacağını gösteriyor. Bu direniş geleneği, Suriye’de her şeyin henüz bitmediğini ve belki de yeni başlayacağını gösteriyor.
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
