Atak Logo

Atak Menü

Meral Dersim

Meral Dersim

14 Temmuz 2025, 17:52 | Ülke

“SÜREÇ” VE GELECEK (Meral Dersim)

“SÜREÇ” VE GELECEK (Meral Dersim)

 

Önderlik, büyük bir soruna müdahale etme ve buna cesaret gösterme gücüdür. Dün bölgesel ve küresel bir kötülüğün içinde Kürt hareketini şekillendirmiş olan önderlik, bugün artarak devam eden bu siyasi kötülüğün içinde bu sürecin sorumluluğunu üstleniyorum diyecek kadar büyük bir siyasi irade göstermiştir. Zira meşruiyetini kaybetmiş bir iktidara rağmen demokrasi yürüyüşünü zorlamaktadır. 

 

 Kürt önderliği kürdün diriliş ruhudur, Kürt halkının varlığını ontolojik bir probleme dönüştüren bu acımasız sisteme karşı bu varlık problemini gerçekten çözmüş hatta onu demokrasinin en ileri gücü noktasına taşımıştır. Elbette bu devletin siyasi parti kapatmama edebi henüz oluşmamıştır, var olan büyümesi muhtemel ve gerekli olan siyasi mevcudiyet Kürt halkının ve önderliğinin gücünü temsil etmektedir. 

 

Süreç zorlu ve sorunlu olacak bir süreçtir. Elbette bunun da en büyük nedeni, ülkenin dört bir yanında meşruiyetini kaybetmiş, siyasi ve ekonomik rüşvet alan alkışçıları hariç kitle gücünü kaybeden siyasi bir iktidarın varlığından kaynaklanmaktadır. Bu iktidarın süreç dahilinde olmak üzere süregiden siyasi tutumu bu endişelerin ciddiye alınması gereken yanıdır. Şimdiden ‘ben bitirdim’ havasına girerek, böbürlenerek süreci götüren bir iktidar elbette, su tersine akarsa müdahalede bulunacağı tehdidinde şimdiden bulunmuştur ve olabildiğince tehlikelidir. 

 

Kürtlerin elbette bu süreçle ilgili endişeleri var, elbette siyasi aktörlerin de vardır; çünkü baş başa kalınan iktidar sadece batıda değil Kürt coğrafyasında daha fazla iktidar tekeri takmış olup batının “güzelim demokrasisinden” daha önce de Kürt halkını batının demokrasisini incitmeyecek kötülüklerle de yüz yüze bırakmıştır! 

 

 Endişenin elbette en önemli nedenlerinden biri de demokrasinin tam olarak ne ifade ettiğidir, sınırlarının ne olduğu ve Kürtlerin kolektif haklarının verilip verilmeyeceği endişesidir. Siyasi kötülüğün hâkim olduğu bu geniş coğrafyada Kürtlerin askeri yokluğunun sonuçlarının ne olacağı endişesi en ciddi endişedir. 

 

CHP’nin siyasi söylemleriyle yol alanların pozisyonuna gelince; 

 

Bir an AKP’nin olmadığını ve yerine gelecek olan partinin CHP olacağını düşünelim. Kimbilir belki de sonrasında gelecek olan CHP’dir. 

 

Yukarıdaki sorunlara çözüm getirecek bir CHP olur muydu ya da şu an ben bu işi yaparım diyebilecek miydi? AKP’ye karşı bile altılı masada DEM’i dışlayan, belediyelerinin bir kısmını Kürtler sayesinde kazanan CHP’nin demokrasi anlayışına dönelim yüzümüzü. “Batıda demokrasi yokken doğuda olur mu” önermesini dillendirenler, Lozan’ı Türkiye’nin tapusu olarak görenlerdir. Topal Osman’ı dedesi addedenlerdir, Kürt’ün tarihsel vasıflarını, kültürünü, coğrafyasını işgal edip ezenlerdir, anayasa düzenlemesinden bahsederken şeytan görmüş cin gibi çarpılanlardır. 

 

Kürt hareketi Türkiye’nin siyasal çözümlemesini çoktan yapmıştır. A ve B partileri arasındaki bütün farklılıklara rağmen Kürt meselesinde benzerdir. O yüzden CHP’nin vizyonunu yenilemesi, 20. yüzyıldan kalma siyasi vizyonunu değiştirmesi gerekmektedir. Başına kasket takan CHP’lilerin biçimsel halkçılığı artık dikiş tutmamaktadır. 

 

 Bu anlamda ne CHP ne de AKP bir yoldur. Evet üçüncü bir yol vardır o da Kürtlerin ve sosyalistlerin, Alevilerin ve daha nice sistem dışına atılmış insanların birlikte örgütleneceği üçüncü bir yol vardır. 

 

Baş başa olduğumuz sorun bütün partileri aşan kronik bir sorundur ve bu sorunun AKP veya herhangi bir partiyle tez zamanda çözülmesi düşünülemez. Yeni bir mücadele tarzı yeniden zaman alacaktır. Herhangi bir sorunu çözmenin yanlış yolu kısa yoldan gitmektir. Gerekirse AKP’den hiçbir siyasi hak dahi alınmayabilir, bunu dahi normal karşılamak gerekir. Burada mühim olan, sorunun çözümünde evrilmek istenen yoldur. 

 

Kürtlerin ne Malazgirt ruhuna ne de Kudüs ruhuna ihtiyacı var. “Birlikte olursak işgal edemeyeceğiz yer yok” anlamına getirdiği sözleriyle iktidar, yayılmacı fetih amacı taşıyor, farkındayız. 

 

Bir arada görünmek bir arada olmak demek değildir. Siyaset duygusal bir havaya yer vermeyecek kadar acımasız bir alandır, bazen iyi olduğunu düşündüğümüz şeyleri daha iyi olacağını düşündüğümüz bir şey için bırakmak durumunda kalırız. Sonuçların iyi olup olmayacağını elbette bilemeyiz ancak hep sonuçsal düşünmek için oldukça erken bir dönem. Öncülüğün aldığı kararı dönemin şartları ve hükümetleri açısından düşündüğümüz gibi sonraki süreçler ve hükümetler açısından da düşüneceğimiz bir yol olarak da düşünebiliriz.  

 

Anladığımız kadarıyla süreç, sistemle (dönemsel partilerle değil) mücadele için demokratik araçlara dönülen bir süreçtir, burada AKP veya herhangi bir partiyi düşünmeden ve destek vermeden demokrasiyi talep etme zamanıdır. Kürt hareketi kendine yeni bir alan açmak için girdiği bu yeni süreçte elbette alanını daraltmayacak, anti demokratik bir yaklaşım sergilemeyecektir. En zorlu askeri mücadele döneminde dahi ilkesel bir tavrını terk etmeyen Kürt hareketinin aksi bir durum alması, uzun vadede bu şekilde hareket etmesi beklenmemelidir. Zaten halkın da beklentisi bu yönde olacaktır. Ancak içinde bulunulan zorlu süreçte elbette sorunlu görünen şeyler yaşanacaktır, çünkü kötülüğün içinde her daim çiçek açamazsınız. 

 

Sürecin akameti ile ilgili akıl yürütmek, en kötü komploları düşünmek mümkündür, gereklidir. Ancak her şüpheyi halkı bölmek için dışa taşırmak ne akıllı ne de iyi niyetli bir yaklaşım olur.  

 

Esas kazanım demokrasidir yani haklardır, özgürlüktür. Barış ancak bunun sonucu olacaktır, AKP bunun için ne ilk ne son duraktır; o yolda karşılaşılan, çürümeye yüz tutmuş bir ağaçtır, onu yeşertmek imkansızdır ancak onu yakarak kullanmak mümkündür. Kaldı ki Kürt önderliği kendini ve hareketini kullanmaya çalışanları kendi kullanmıştır. Bunu zaman zaman da ifade etmiştir. Esas olan yoldur; duraklar AKP’den sonra da değişecektir. AKP Kürt halkının son durağı değil, sistemin çürümüş atığıdır. Son olarak Mustafa Karasu’nun dediği gibi, “Kürt önderliği ne aldatır ne aldatılır!” 

 

Bize göre demokrasi Kürt halkının siyasal statü elde etmesi, Türkiye’deki muhalefetin de haksızlığa uğramadan bir seçim sathına girmesidir. Çözümü sağlayacak eşitlik bu hedef gözetilerek yapılmış olmalıdır. Bu hedefe varmayacak bir süreç gelişirse bozulmalıdır. Kürt halkının hiçbir ferdi bunun dışında bir barışı elbette gönüllü olarak kabul etmeyecektir. Bu nedenle AKP’nin süreci baltalayan hiçbir girişimi, “süreç” denilerek Kürtleri pasifize edecek bir ağırlığı yüklememelidir. AKP’nin 23 yıllık arızalı vasıtasıyla hareket edilmesine güvenmediğimiz halde Kürt hareketinin “bizim dışımızda gördükleri, Ortadoğu’daki siyasi ve askeri gelişmelerin karmaşık denklemi ve Kürtlere etkisini hesapladığını ve karşılaşılacak fiziki saldırılara yönelik bir çözüm düşündüğüne inanarak bu yöntem değişikliği kabul edilebilir. En derin inancımız Kürt hareketinin bugüne dek Kürt halkı için ödediği büyük bedellere sonsuz saygımızdır. 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!