Atak Logo

Atak Menü

Şükriye Ercan

Şükriye Ercan

17 Haziran 2025, 21:08 | Dünya

SAVAŞ, YOKSULLUK VE DİRENİŞ: SESSİZ ÇIĞLIKLARIN ARDINDAKİ GERÇEK (Şükriye Ercan)

SAVAŞ, YOKSULLUK VE DİRENİŞ: SESSİZ ÇIĞLIKLARIN ARDINDAKİ GERÇEK (Şükriye Ercan)

Her savaşın dumanı, önce yoksul bir sofranın üstüne çöker. Bombalar patlamadan önce ocakta kaynayan çorba soğur, masanın başına oturacak çocuk sofraya hasret kalır. Devletler, halkların yoksulluğundan, kadınların görünmeyen emeğinden, gençlerin hayallerinden beslenerek kurdukları iktidarlarını ayakta tutmak için savaşları da barış nutuklarını da kendi saltanatlarına kalkan yaparlar. 

 

İran’daki Kürt gençlerinin darağaçlarına gönderilmesi de Filistin’de bombalar altında can veren çocuklar da Kürt dağlarına yağan fosfor bombaları da Suriye’de, Yemen’de paramparça edilen şehirler de aslında aynı gerçeği haykırır: Savaş, egemen erkek aklın, iktidar açlığının en kirli aracıdır. 

 

Savaşın kötülüğü en çıplak haliyle Suriye’de görüldü. Yıllardır halkların yoksulluğu, farklı inançların ve kültürlerin zenginliğiyle yoğrulmuş topraklar, bir avuç iktidar hırsı ve emperyal paylaşım kavgası uğruna İŞİD gibi Orta Doğu’nun en karanlık barbarlarının oyun sahasına çevrildi. Ezidilere yapılan katliamlar, Alevi köylerinin yakılıp kadınlarının kaçırılması, mezhepçi nefretle diri diri yakılan canlar… Bunlar savaşın insanlığı nasıl tükettiğinin kanlı kanıtlarıdır. Aynı zihniyet, Gezi Direnişi’nde de milyonlarca insanın adalet, özgürlük ve ekmek taleplerini copla, gazla, kurşunla susturmak istedi. Suriye’den Gezi’ye, her yerde ortak olan şudur: İktidarın sürmesi için halkın kanı kutsallaştırılır, inançlar ve kimlikler yok edilmek istenir. Ama halkların hafızası ne bombayla silinir ne kurşunla unutturulur. 

 

Savaşın asıl hedefi, yalnızca topraklar değildir; halkların belleği, inançları, dilleri, kültürleri ve en önemlisi direncidir. Egemenler kendi çıkar çatışmalarını paylaşım savaşlarıyla çözerken, yeryüzünde bin yıllardır yan yana yaşayan halkları birbirine düşman eder. Kardeşlik duygusunu kökünden söküp atmak için milliyetçiliği, mezhepçiliği, cinsiyetçiliği kışkırtır. Sonra bir gün çıkar, bir masanın etrafında oturur, ‘barış’ derler. Oysa masanın altında halkların kanı henüz kurumamıştır. 

 

Kadınlar bu kanlı tabloda her zaman en çok kanayan taraftır. Savaşın yarattığı şiddet ortamında erkek egemen akıl, kadın bedenini savaş ganimeti gibi görmeye devam eder. Tecavüz, zorla evlilik, fuhuşa sürüklenme — bunlar, savaş coğrafyalarının ortak hikayesidir. Evde, köyde, göç yollarında kadınlar susmaz, direnir; ama tarih onların direnişini değil, acısını yazar. 

 

Gençler ise iktidarların en kolay harcadığı kaynaktır. Bir sabah bir üniforma giydirilir, bir silah omuzlarına asılır, ‘vatan’ denilir, ‘şehadet’ denilir. Oysa geride kalan anneler, yetim çocuklar, işsiz ve eğitimsiz bırakılmış kuşaklar, savaşı çıkaranların değil, hep halkın yüküdür. 

 

Bugün İran’daki darağaçlarına karşı başkaldıran Kürt gençleri, barikatlarda adalet diye haykıran kadınlar, harap kentlerin yıkıntıları arasından umudu elleriyle inşa eden yoksul halklar şunu gösteriyor: Dünyayı yıkan da onaran da yine biziz. Egemenler, kendi tahtlarını korumak için savaş çıkarır, sonra savaş biter, ‘barış’ derler; ama onların barışı, halkların susmasıdır. Gerçek barış, egemen aklın yıkılması, kadınların, gençlerin ve yoksulların söz hakkını kazanmasıdır. 

 

Bu yüzden savaşlara karşı çıkmak, yalnızca barış sloganı atmakla olmaz; savaşı mümkün kılan erkek egemen iktidar aklına, sömürgeci paylaşım hesaplarına, milliyetçi ayrımcılığa, dinsel tahakküme, her türlü şiddete karşı örgütlenmekle olur. Bugün bunu başaramazsak, yarın barış adına kurulan her masa, altında yeni savaş planlarının saklandığı birer tezgâhtan ibaret kalır. 

 

Halklar, inançlar, kimlikler ve kadınlar, yeryüzünün asıl sahipleridir. Onlar ne zaman kendi güçlerinin farkına varır, örgütlenir ve sesini yükseltirse, o zaman barış gerçek olur. O zaman çocuklar bombalardan değil, uçurtmalardan korkar. Ve bir gün mutlaka, bombaların değil, halkların kardeşliğinin sesini konuşur dünya. 

 

“Bombalar şehirleri yıkar, direniş halkları birleştirir.” 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!