Fikri Günay
20 Mayıs 2025, 15:23 | Ortadoğu
PKK’nin 12. Kongresi Neyi Gösterdi? (Fikri Günay)
29. olarak kabul edilen son isyan, yarım asırlık Kürt Özgürlük Mücadelesi, yığınla bilinmezlikler içinde, PKK’nin 12.Kongresi ile kritik bir kırılma noktasına ulaştı. Ama nasıl seyredeceğini muhataplarının bile tam olarak bilmediği yeni bir sürece başladı. Bazı şeylerin netleşmesi için bence daha çok erken. Çünkü ulaşılan haber ve yorumların satır aralarından anlayabildiğim, süreç MHP Genel Başkanının, “Öcalan gelsin, TBMM de DEM Parti gurubunda konuşsun ve PKK’yi feshettiğini açıklasın” demesinden çok önce başladığı, yapılan 12.Kongre sonuç bildirgesinden sonra anlaşılmıştır.
Bana göre, hem Erdoğan hem de Bahçeli, o güne değin, Kürt Özgürlük Hareketine ve önderi Abdullah Öcalan’a pervazsız bir şekilde sıraladıkları hakaret sözcüklerini savururken, başta önder Öcalan olmak üzere tüm PKK kurmaylarıyla pazarlıklar yapılıyormuş; zira Bahçeli’nin sahneye çıkmasından sonraki gelişmelere baktığımızda, şu anda kısmen ortaya çıkan “yol haritasının” güzergâhı bile tespit edilemezdi.
Demem o ki gerçekten de kapalı kapılar ardında bir hayli görüşme yapılmış.
Bundan dolayı hem 22 yıllık iktidara hem de başta CHP’nin başını çektiği sandık muhalefetine; daha ziyade radikal sol muhalefet ve milliyetçi sağ muhalefet, artan dozda eleştirilerini yükselttiler.
CHP, ‘bu sürecin sorumlusu iktidardır’ deyip, ‘çözüm mercii TBMM olmalı ve böyle olursa her türlü desteği veririz’, diyerek hala somut bir şey söyleyemiyor.
CHP haftada iki miting -her hafta bir ilde ve İstanbul’un bir ilçesinde gece mitingi-yaparak, gündemi belirlemeye çalışıyor.
PKK’nin, 12. Kongre kararlarını alıp, sonuç deklarasyonunu açıklaması birkaç gün geciktirince ortalığa bir güvensizlik dedikodusu yayılmaya başlamıştı ki, iktidar dahil tüm siyasi yapılar, sonuç bildirgesi yayınlanınca adeta şaşkına döndüler.
Önce şu ana kadar kendine sığınacak bir parti bulamayan tek tek kişiler hem iktidara hem Kürt Özgürlük Hareketine dağarcıklarında ne varsa dökmeye başladılar. Bilhassa, herhangi bir süreli yayında bir köşe kapabilen profesyonel yazarlar, sempati duydukları tarafı haklı çıkarmak için tüm yeteneklerini gösteriyorlar.
PKK’nin 12.Kongre sonuç bildirisi açıklanır açıklanmaz TC Devletinin temel ideolojisinin milliyetçilik olduğu bir daha açığa çıktığı gibi, gerçek milliyetçilerin sadece MHP’liler olmadığı kamuoyuna ayan oldu.
Türkiye’nin şovenist ve ırkçıları, Kongre’nin sonuç deklarasyonunda yer alan “Partimiz PKK ; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkar ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı. Doğuşunda reel sosyalizmin etkilerini yaşadı ve Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı mücadele stratejisi temelinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü. PKK, katı Kürt inkarının, buna dayalı imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının egemen olduğu koşullarda şekillendi. 1978’den başlayarak yürüttüğü özgürlük mücadelesiyle Kürt varlığını kabul ettirmeyi ve Kürt sorununun Türkiye’nin temel realitesi olarak görülmesini esas aldı. Bu temelde başarıyla yürüttüğü mücadele sonucunda halkımız adına diriliş devrimini gerçekleştirerek bölge halklarının özgürlük umudu ve onurlu yaşam arayışının sembolü haline geldi” çıkarımına dayanarak, dağarcıklarında ne kadar hakaret sözcüğü varsa kusmaya başladı. Bu saldırıların ortalığı kaplaması, iktidarı bir hayli zora soktu desek yanlış olmaz.
Kongre sonuç bildirgesinde; “…1990’lı yılların koşullarında TC Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Kürt sorununu siyaset yoluyla çözme arayışı gelişti. Önder Apo bu arayışa 17 Mart 1993 Ateşkesiyle cevap vererek yeni bir süreç başlattı…” ifadesinden sonra, “….savaş çizgimize dayatılan çeteci anlayışlar ve derin devletin Turgut Özal ve ekibinin ortadan kaldırılması …” tespiti yapılmış olması yoğun tepkilerin gerekçesi oldu. Ve “aslan milliyetçilerin” yetiştikleri yeri sanki kimse bilmiyormuş gibi, “Lozan” sözcüğünü nerde görürlerse oraya çadır kurmaya başladılar.
Tüm bu milliyetçi ve faşizm yanlılarının unuttukları şey; ne dünya 1923’lerin dünyası ne de Türkiye 1923’lerin Türkiye’si. Osmanlı İmparatorluğu’nun Sevr’den önce paylaşıldığını kendileri gibi hiç kimsenin bilmediğini sanıyorlar.
Son imparatorluk hükümetinin İTC(İttihat Terakki Cemiyeti) denetimi ve gözetimi altında SEVR kasabasında hiç sorun çıkmadan imzalandığı kendileri gibi hiç kimsenin bilmediğini sananlar, o günkü Osmanlı hükümetinin, başta İngilizlere olmak üzere tüm ülkede satmadık ne hizmet sektörü, ne satılabilecek gayrimenkul kalmıştı. Örneğin; maliye İngilizlerin denetimindeyken, ordu Almanlara teslim edilmişti.
Şu anki 22 yıldır başta olan iktidara ne kadar benziyor değil mi?
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yazarın Diğer Yazıları
- DEMOKRASİ (Devrim) GÜÇLERİ NE YAPMALI? (Fikri Günay)
- CHP İLK DEFA ‘SOSYAL DEMOKRAT’ PARTİ GİBİ! (Fikri Günay)
- DEMOKRASİ (devrim) MÜCADELESİNDE FİGÜRAN OLMA(ma)K! (Fikri Günay)
- AKP, KAZANAMAYACAĞI SEÇİMİ YAPAR MI? (Fikri Günay)
- MİLLİ DAYANIŞMA, KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU NİÇİN KURULDU? (Fikri Günay)
