Atak Logo

Atak Menü

Fikri Günay

Fikri Günay

15 Haziran 2025, 21:11 | Ortadoğu

ORTADOĞU’DAKİ GELİŞMELER NEYİN DENEMESİ? (Fikri Günay)

ORTADOĞU’DAKİ GELİŞMELER NEYİN DENEMESİ? (Fikri Günay)

Tam tarihini anımsamıyorum, 1976 veya 1977 yıllarında olabilir. Görev icabı bulunduğum Hatay ilinde, kitlesel bir protesto eyleminde, ilk kez duyduğum “Ortadoğu halkları sıklaştırın safları!” sloganının neden atıldığını, birkaç yoldaşımla tartıştığımı çok iyi hatırlıyorum. Zira o yıllarda, ülkelerin toplumsal yapıları, yani hangi ülkenin kaç ulus ve azınlık halklardan oluştuğu, bugünkü kadar demokrasi mücadelesinde sorun değildi veya ben bilmiyordum.


Demek ki benim içinde bulunduğum siyasal yapı, abartmış olmayayım, yaklaşık 50 yıl önce bu günleri görüyormuş.


Neyse, gelelim konumuza. ABD’nin, Ortadoğu’daki jandarması olarak bilinen İsrail, gerçekten de görevini hiç aksatmıyor ve bir kobay gibi kullanılmaya her zamanki gibi deney laboratuvarından çıkmıyor.


Daha 1948 de kurulurken bu günleri planlamış desek, yanlış bir tespit olmaz kanımca.


Çünkü 2. Paylaşım savaşından beri, dünya emperyalist-kapitalist sistemin patronu ABD, 1970’ten beri gücü her yıl biraz zayıflasa da, -zira ABD doları, ilk kez 1970’te diğer gelişmekte olan ülke para birimlerine karşı değer kaybetmişti- başta ekonomi alanı olmak üzere, askeri ve araştırma-geliştirme yatırımlarında hala patrondur.


Bugüne değin ABD dış politikası -buna emperyalist yayılma politikası denebilir- hiç değişmemiştir. Görünürdeki iki partiden -oysa, komünist parti dahil elliye yakın parti var- ister Cumhuriyetçi (muhafazakarlar) isterse Demokrat (laik ve sosyal demokrat) partilerden biri, başkanlığın yanında senatoda da çoğunlukta olsunlar, hep yayılmacı ve saldırgan politikaları gündemde olmuştur.


Donald Trump ve Cumhuriyetçi iktidarı, bir önceki Demokrat Parti iktidarından pek farkı olmadığı, BOP olarak bilinen Büyük Ortadoğu Projesinin, tüm hızıyla sürmesinden bellidir.


Reel sosyalizmin çökmesiyle zayıflayan, kapitalist-emperyalist sisteme karşı yapılan demokrasi mücadeleleri tüm ülkelerde ivme kaybetmiştir. İşte, İsrail’in İran’a yaptığı son saldırı bunun en açık göstergesidir.


Kapitalist sistemin, birinci ve ikinci paylaşım savaşları gibi bir Üçüncü Paylaşım savaşının nesnel koşulları olmadığından -neden olmadığı ayrı bir makale konusu- sistem, ABD öncülüğünde bölgesel savaşlarla dünyayı yaşanmaz hale getirmeye devam ediyor. Çünkü kapitalizm, üretirken de tüketirken de dünyayı belli oranda yok ediyor.


Bunu önlemenin hiç çaresi yok mu?


Olmaz olur mu? Var elbette… diyorsak da, Ortadoğu’da yenilmez bir güç gibi, Filistin’den ve Suriye’den sonra İran’a saldıran faşist İsrail Devleti başta olmak üzere, öncelikle Ortadoğu’da 30’a yakın devlette, demokrasi mücadelesi veren hiçbir yapı yok mu?


Kendi payıma diğer ülkelerde olup olmadığını bilmiyorum ama Türkiye’de yok. Yok ama 68 ve 78 kuşağı olarak bilinen, az veya çok bedel ödeyen, örgütsel ve bireysel azımsanmayacak bir potansiyel güç de var, bildiğim kadarıyla!


Dünyanın ve dolayısıyla Türkiye’nin somut koşulları da belli -1980 12 Eylül Faşist Cunta yönetimi dahil- tüm iktidarlar, nerdeyse kendiliğinden, ülkede bulunan ‘sürekli ve genel bunalımdan’ dolayı bir bir tarihe karıştılar. Elbette hiç muhalefet yoktu demek haksızlık olur.


Buna karşın son 23 yıldır iktidar olan AKP-MHP faşist yönetimi, hem dış sorunlarda hem iç sorunlarda öyle pervazsız davranıyor ki, potansiyel olarak var olan demokrasi güçlerinin büyük çoğunluğu, kurucu parti olarak öne çıkmaya çalışan CHP’nin -egemen ideoloji olarak “derin devlet” ideolojisi olan “milliyetçilik” zırhına sarılmaktan başka çaresi olmadığı bilindiği halde- sandık demokrasinin peşine takılmış durumda iken, demokrasi güçlerinin az bir kısmı da  Kürt  halkının özgürlük mücadelesinin etrafında var olma mücadelesi veriyor.


Bu tespitler çok da yanlış değil denebilir ama şu anda Ortadoğu’daki ABD ve Avrupa emperyalist devletlerinin dolaylı ve doğrudan destekledikleri İsrail’in, İran saldırısı karşısında Türkiye’de yaprak kıpırdamıyor.


Ana muhalefet partisinin, 23 senedir iktidar olan AKP-MHP faşist yönetiminin sonlanması ve CHP’nin iktidar olması sonrasına bırakılmış gibi demokrasi güçlerinin radikal mücadelesi tamamen  atıl durumdadır.


Kürt Özgürlük Hareketinin de, kafaları karıştıran 40 yıllık ‘silahlı’ mücadelesini, partisini bir kongre ile feshetmesi, Türkiye demokrasi güçlerine “olumsuz yönde etki etti” desem çok yanlış olmaz kanımca.


Çünkü  68 kuşağı ve ardılı olan 78 kuşağının büyük bir çoğunluğunun demokrasi (devrim) mücadele stratejisi farklı farklı da olsa “devrimci şiddet” ağırlıklıdır.


Zira T C Devletinin, ekonomik, sosyal ve siyasal bunalımı bugün, iki kuşağın tespitlerinden çok daha derindir.


Yani demokrasi(devrim) mücadelesi için objektif (nesnel) koşullar çok daha uygun. Eksik olan ise sübjektif koşulların iradi olarak hayata geçirilememesidir.


Ortadoğu’daki saldırı, ancak bu sahadaki devletli veya devletsiz tüm halkların, demokrasi güçlerinin önce, içinde bulundukları iktidarlara karşı, sonra bölgesel bir güç birliği içinde bölgesel faşist güçlere karşı, enternasyonalist ilkeler doğrultusunda  Bileşik  Devrimci Halk Mücadelesinde ittifak ve güç birliği ile durdurulabilir.

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!