Atak Logo

Atak Menü

Fikri Günay

Fikri Günay

04 Mart 2025, 20:57 | Ülke

ÖNDERLİK, ÖRGÜT, HALK (Fikri Günay)

ÖNDERLİK, ÖRGÜT, HALK (Fikri Günay)

Önce Türkiye, sonra Ortadoğu ve Dünya gündemini değiştiren Abdullah Öcalan’ın yaptığı açıklamaya başlamadan önce, yazıya başlık olarak seçtiğim, ÖNDERLİK, ÖRGÜT, HALK sözcüklerini, çok kısa olarak açıklamak veya tanımlamak;  yorumlamaya çalışacağım  “Barış, Demokrasi, Toplum” başlığı ile sunulan, Önder Öcalan’dan yapılan açıklamasını, daha iyi anlatabilirim diye düşündüm.


 

Halktan başlarsak, insanların herhangi bir coğrafyada belli bir zaman içinde bir arada yaşamaya devam etmesiyle oluşan topluluğa halk denir.
Bu tanıma insanlık tarihinin belli bir zaman diliminde oluşan o zamanki halkın yaşayan her kişi veya grupları dahildir.

 

Her coğrafyada geç veya erken evrimini tamamlayan halklar, bilindiği gibi ilk –devlet ve sınıfların- yöneten ve yönetilenlerin oluştuğu kabul edilen köleci devletlerden itibaren, yönetenler-kölecilikte; köle sahipleri, feodal devletlerde; toprak sahipleri ve tüccarlar, 1789 Fransa burjuva devriminden sora ulus devletlerde de; burjuvazi- halk tanımından çıkarılmıştır.

 


Halk, deyince yönetenler dışında kalan, diğer sınıf ve ara tabakalar, yani günümüzde  beyaz  yakalılar  olarak da  bilinen, çoğu zaman küçük burjuvazi de denilen halk unsurları ve emeğinden başka satacak hiç bir şeyi olmayan işçi sınıfı- buna işsizlerde dahildir- az topraklı ve topraksız köylüler, halk tanımının içindedir.

 


Yani halk=beyaz yakalılar(küçük burjuvazi)+işçi sınıfı ve işsizler+ az topraklı ve topraksız köylüler.


 

Örgüt ise yukarıda tanımını yaptığımız halkın sorunlarını, egemenlere ve dolayısıyla yöneticilere karşı, hak mücadelesi veren, halkın bizzat içinden çıkan bir mücadele aracıdır.

 


Burada, bilhassa günümüze değin yetkinleşerek gelen ulus-devlet döneminde, halk tanımına biraz uzak duran, aydın olarak bilinen halk unsurlarının da örgüt içinde yer alması kesinlikle kafa karıştırmamalıdır.

 


Çünkü halk için mücadele eden her unsur, mücadele koşullarının tahlilleriyle belirlenen ideoloji ve stratejilerini benimseyen herkes örgüt içinde yer alabilir.

 


Önderlik için çok fazla bir açıklama yapmaya gerek yoktur, zira gönüllülük, inanç ve cesur olma özelliklerine sahip her halk elamanı bu oluşumun içinde bulunabilir.

 


Önderlik çoğu zaman halkların hak mücadelesinde bir kişi olarak görünse de bu sadece semboliktir.

 


Bu kısa açıklamadan sonra, Kürt halkının, 50 yıla yakın süren Abdullah Öcalan’la özdeşleşen örgütün (PKK), bir numaralı sorumlusunun ağzından yapılan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile Türkiye ve Dünya gündemine oturdu.

 

Kamuoyu ile paylaşılan “Barış ve Demokratik Toplum” başlığı ile paylaşılan metinde ilk göze çarpan “PKK ömrünü tamamladı” çıkarımıdır.
Birçok analiz bunu onaylıyor ama ben kişi olarak zamansız buluyorum ve daha önceki Kürt sorununu çözme girişimlerinden 22 yıldır iktidar olan AKP ve son 10 yıldır MHP’nin de katıldığı, faşist yönetime kesinlikle güvenmiyorum.  

 

‘Kurucu olan kişiden daha farklı ne düşünebilirsin’, sorusu sorulabilir elbette.
Abdullah Öcalan kurucudur, en yetkin kişidir; fakat belirleyici olan kendini önce Kürt halkına, sonra mücadele ettiği TC Devleti’nin egemenlerine ve son kırk yıldır iktidarda olan kukla yöneticilerine de kabul ettirmiş bu örgüt (PKK), ne olursa olsun, bu kadar kolay feshedilmemeliydi.

 

Öcalan’ın isteği, bu örgüte ancak bir öneri olabilir.

 

Ama daha açıklama bitmeden, hazır bekleyen paralı troller koro halinde; “pazarlık yapılmadı, hiçbir şey vaat edilmedi, ya teslim olurlar yada biz teslim almasını biliriz;  demir yumruk, kadife eldiven içinde hazır bekliyor” demeye başladılar.

 

Kaldı ki Öcalan’ın “örgütü feshedin” önerisi tamamen PKK’ye yönelik bir çağrıdır; Kürt halkının örgütlü olduğu hiçbir alanı bağlamaz.

 

Bu önerisini Öcalan şöyle açıklıyor; “PKK; tarihin en yoğun şiddet yılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı zeminde doğmuştur.”

 

Yani Öcalan; “her türden yasak ve baskının kol gezdiğinden dolayı, 29.isyan başlamıştır, şimdi ise her şey normal” mı demek istiyor?

 

Ayrıca şunları da ekliyor Öcalan; “Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır ve reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü, ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır.”

 

“Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.”
Bu tanımlamalarla Öcalan, PKK’nin feshedilmesinin gerekçelerine, bir de şunu ekliyor; “Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca, Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllük yanı ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.”

 

Örneğin, Türklerin Anadolu’da ve kurtuluş savaşındaki Kürt halkının, o günkü toplum yapılarıyla, Kemalist Hareketle dayanışma içinde olması.
Bu sözleri daha ziyade, şu anda Kandil’de bulunan PKK askeri kadrolarına olduğu gayet açık.

 

Öcalan, şu tümcelerle de Kürt ve Türk kamuoyuna seslendiğini düşünüyorum; “Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hal alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.”
Öcalan, satır aralarında; “Demokratik toplum ihtiyacından, “PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olması..”
Ve son paragrafta; Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan, ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır” diyerek, herkesin ne yapması gerektiğini söylemeye çalışmıştır.

 

Öcalan; “Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasiden başka yol yoktur” deyip, Kürt ve terör sorununu dünya ve ülke kamuoyuna sunmuştur.

 

Ve “Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi SORUMLULUĞUNU üstleniyorum” diyerek, manifestosunu sonlandırmıştır.

 

İki gündür tartışılan, “silahlar bırakılırken hiçbir şey istenmemiş” eleştirisine yanıt verircesine, Sırrı Süreyya Önder, bir not açıklayarak, heyete söylediği “şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” çıkarımı ile sayın Öcalan, fazla ayrıntılamadan, sürecin, içeriğini vurgulamıştır.

 

Anlayana tabi.

 


Söylenmeyen veya söylenip de kamuoyu ile paylaşılmayan o kadar çok şey var ki! Bekleyip göreceğiz.

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!