Atak Logo

Atak Menü

Fikri Günay

Fikri Günay

07 Kasım 2024, 14:37 | Ülke

NAÇİZANE BİR ÖNERİ; KANMAYIN! (Fikri Günay)


Bunun anlamı, Kürtlere, savaşa devam edin demek değil tabi.


Tarih tarih sıralama olanağım yok.


Bu kaçıncı kandırma, kaçıncı oy için “barış” diye yalvarmaları?


Bu kandırmacalar, yalvarmalar ne zaman başladı?


Kesinlikle, Erdoğan’la başlamadı.


12 Eylül faşist darbesinden sonra, kurulan her hükümetin yetkilisi bunu yaptı.


“Kürt realitesini tanıyorum”, “Barışın yolu Diyarbakır’dan geçer”, “Düz ovada siyaset yapmalarına olanak tanımak gerek”, “İyi şeyler olacak” v.b.


Sonuç, daha çok KAN!


On yıldır, Türkiye halklarına cehennem hayatı yaşatan iktidarın mimarı ise, tüm deneyimlerden de yararlanarak, bilhassa her seçim arifesinde, bir yolunu bulup, başta Kürt halkı olmak üzere, ezilenleri ve sömürülenleri aldatmayı başardı.


“ALDANMASINLAR!” demek, hiçbir işe yaramıyor.


Esas olarak, kurtuluş savaşı, daha yeni yeni örgütlenirken başlayan Kürt halkını yedekleme ve kandırmaca, bizzat Mustafa Kemal tarafından, o günkü Kürt aşiret reislerine yazılan mektuplarla başlamıştır.


İsmail Beşikçi’nin tespiti şöyle; “M. Kemal’in, Doğu Anadolu’daki Kürt aşiret reislerine yazdığı mektupların ortak noktası; ‘Bugün makamı hilafetin, saltanatı Osmaniye’nin ve vatanı mukaddesimizin düşmanlarımız tarafından nasıl rencide edilmekte ve vilayeti şarkiyetimizin Ermenilere hediye edilmesinde ısrar olunmakta olduğu malumu arifeleridir.’ (Doğu
Anadolu’nun Düzeni-2, s.375)


İşte bugünkü gelişmelerin ve yaşadıklarımızın temeli o zaman atılmıştır.


Her şey T.C Devletinin kurulup, o günkü koşullarda, diğer devletler tarafından yeni “Türk” devletinin resmen kabul edilişine dairdi.


İlk mecliste, başta Kürtler olmak üzere herkesin temsil edildiğini bilmeyen yok.


1924 Anayasasıyla beraber, o güne değin, tüm güçleriyle, yeni kurulan CUMHURİYETİN yanında olan, başta Kürt halkı olmak üzere, tün inanç ve etnik gruplar ÖTEKİLEŞTİRME ile karşılaşmaya başlamıştır.


Kurtuluş savaşı verilirken ve LOZAN tartışmaları sürerken, Kemalist hareketin en zor durumlarında sesleri çıkmayanlar neden birdenbire İSYAN etmeye başladılar?


Kandırıldıklarının farkına vardılar çünkü.


Bu durum açığa çıktıktan sonra, yine İsmail Beşikçi’nin tespitine göre, Kürk halkının herhangi bir unsuruna Mustafa Kemal sorulduğunda; “Hangi Mustafa Kemal? Seferberlik yıllarındaki Hilafetçi, halkların eşitliğine inanan Mustafa Kemal mı, yoksa 1924’DEN SONRA Kürtlerin varlığını inkar eden, Padişahı, Hilafeti yurtdışına atan Mustafa Kemal mi?” diye yanıtlamaya
başlamışlardır.


Yani o zaman da Kürtler, Din ve Hilafet öne sürülerek yedeklenmiş ve kandırılmıştır.


O günden bu güne değin de bu kandırmaca ve kıyım devam etmektedir.


Bu satırlar yazılırken AKP’nin kongresi yapılmaktadır. Ve bir haftadır yandaş basındaki uzantıları vasıtasıyla Kürt halkını kandırmanın ipuçları açığa çıkmıştır.


“Açılım” ile başlayan Erdoğan devri, “Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır” tespitiyle devam eden aldatmaca, bir yılı aşkındır hiç kimseyle görüştürmediği, Kürtlerin, Önder olarak her türlü araçla bildirdiği Öcalan ile görüşme sinyalleri neyin nesidir?


Gerçekten de bilinmeyen bir gelişme mi var?


Gelişme olsa bile kesinlikle Kürt halkının lehine bir şey olmadığıdır, bence.


Sistemin ve dolayısıyla iktidardaki Erdoğan’ın sıkıştığı çok açık.


Bırakın Türkiye’yi, tüm dünya, Ortadoğu’da Kürtler olmadan, Kürtlere yeni statü kazandırmadan hiçbir şeyin hiçbir sınırı ve hükmü yoktur artık.

Daha düne kadar, Kürt siyasilerine Kandil’in yolunu gösteren Erdoğan, keyfinden, “gerekirse, İmralı ile de görüşürüz” demesi hiç de hayra alamet bir şey değil.


Parlamenter faşizmin, dozunu artırarak hüküm sürdüğü Türkiye de, isterse %70 ile iktidar olunsun, bu iktidarın özgürlük mücadelesi önünde daha fazla durması mümkün değildir.


Bu iktidar gidince veya partisi zayıflarsa-dağılırsa- şu andaki demokrasi güçleri alternatif mi?


Hayır.


Böyledir diye, göz göre göre, bu güne değin olduğu gibi aldanmamız mı gerekiyor?


Demokrasi ve özgürlük mücadelesindeki eksiklerimizi tamamlayarak, daha bir azimle direnmekten başka çare var mı?

30.09.2012

Atak’tan Not: Yazarın dergimize gönderdiği bu makale 30.09.2012 tarihli ve daha önce başka yerde yayımlanmış eski bir makaledir. Ancak güncelliğini koruduğu ve günümüzde iktidar tarafından Kürt sorunu ile ilgili yapılan girişimle de örtüştüğü için yayımlıyoruz.(ATAK)

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!