Mehmet Güzel
20 Aralık 2024, 01:53 | Ülke
“ENGİN” BİR MUHBİR! (Mehmet Güzel)

Arkadaşlar Engin Erkiner’in bir yazısını kopyalayıp göndererek beni bilgilendirdiler. Bu engin herif yine kendisi gibi pespaye bir ihbar metni döşemiş. Tahmin ettiğiniz üzere yine Mihrac Ural’ı yazmış, ömrü boyunca bu isim üzerine yazmaya mahkum olduğunu biliyoruz zaten. Mihrac Ural ve Acilciler, bu müptezelin kronik bir karın ağrısıdır. Bu yüzden ölünceye kadar bizi yazmaya ve karalamalar yapmaya kendini mahkum etmiş durumdadır.
Yazısının konusu özet olarak; Suriye’de yönetim devrildikten sonra Mihrac Ural’ın nerede olabileceğine ilişkin “gerçekçi” tahminlerini içeriyor. Bildiği bir halt olmadığını peşinen ifade ederek tahminlerde bulunduğunu yazıyor. Bu davranış tarzını 1977’deki polis sorgusundan tanıyoruz zaten. O zamanlar da, bildiği her şeyi öttükten sonra, arkadaşları hakkında bilmediği şeyleri tahmin olarak ifade tutanağına geçirtmişti. Hatta ifadesi tamamlandıktan sonra bile hücresinin mazgalına vurarak, şunu unuttum, bunu da ifadeye eklemek istiyorum, diye bir rezil kepaze haller sergilemişti. O günün Hürriyet gazetesi bile bu herifin bu haliyle alay edercesine “Liderler yalan söylemez diyerek bütün arkadaşlarını ele verdi” diye haber yapmıştı bu kepazeyi. Aynı tavrı şimdi de devam ettiriyor; bilmediği halde, tahminlerde bulunarak Mihrac Ural ve diğer Acilciler’in Suriye’de nerede bulunabileceklerine, evlerinin, “mülklerinin”, barınma olanaklarının nerede olabileceğine, kullandıkları isimler, vs bilgileri bir ihbarname manzumesi halinde ilgililere açık kanallardan yazmış. Çünkü biliyor ki gerçekten MİT, bizzat görevlileri komutasında yanında cihatçı çeteler ile günlerdir ev ev baskınlar yaparak ve evleri resmen talan ederek kadınları ve çocukları işkenceden ve zorbalıktan geçirerek Mihrac Ural ve diğer Acilcileri ve Mukaveme Suriye saflarında cihatçılara karşı mücadele etmiş kişileri arıyor.
Bu ihbar yazısıyla, yıllardır yaptığı gibi kendi kendini rezil etmekten başka bir şey yapmış olmuyor aslında. Yazının altındaki bazı yorumlardan da anlıyoruz ki, kendisi gibi birkaç kepaze dışında genelde çoğu ahlaklı insan, onu bu davranışından dolayı ayıplamış ve utanmaya davet etmiş. Ama onda utanma duygusu ne gezer? Ondaki surat sizin ayakkabınız altındaki köseleden beter.
Ben burada bu müptezel herifin geçmişte yapmış olduğu ihbarları bildiğim kadarıyla sıralayacağım, böylece onun ne kadar rezil bir aşağılık (engin) muhbir olduğu ortaya çıkar. Bilmediklerimi ise başkaları tamamlar.
- 26 Ocak 1976 Malatya Beylerderesi’nde Kurucu önderlerimiz İlker Akman, Hasan Basri Temizalp ve Yusuf Ziya Güneş katledilmişti. O zamanlar bu müptezel herif, İlker Akman’ın ablasıyla evliydi. Herifin eşi olan İlker’in ablası, bu herifin suratına tükürerek, İlkerlerin Malatya’ya gittiklerini ihbar etmekle suçlamıştı ve ondan boşanmıştı.
- 1977’deki yakalanması ve rüyalarına varıncaya kadar her şeyi itiraf etmesi ile bilinen itirafçılığı. Bu yakalanmada örgüt kurucularından ve MK üyelerinden birisi olarak bildiği ve tahmin ettiği bütün arkadaşlarını ele verdi. Mihrac Ural ismi ilk defa bu tarihte ve bu herifin itirafıyla açığa çıkmış oldu. Bundaki durum, dayanamayıp çözülme değil, tamamen itirafçılıktır ki, yukarıda belirttiğim gibi, ifadesi bitmiş olduğu halde hücresinin mazgalına vurup eksik bıraktığını düşündüğü şeyleri ifadesine ekletmiş bir zavallılıktır.
- Bu herif şu rezil pespaye haliyle 1982’de, örgüt militanları Lübnan’da İsrail’e karşı kıyasıya süren savaşta yer alırken kendisi örgütten ayrıldı, Mihrac Ural’ın cebinden para çalarak Avrupa’ya geçti. Ama ayrılmakla kalmadı, gittikten sonra örgüt içinde kendisiyle iletişim halinde olan bazı düşkünlerle diyalog halinde örgütü parçalamaya çalışan komplolar içerisine girdi. Bu sayede yaratılan provokasyonlar sonucunda Müntecep Kesici’nin ölümüne ve örgütte önemli bir bölünmeye neden oldu.
- 1982’den bu yana 42 yıldır Acilciler ile hiçbir ilişkisi yok. Ama 42 yıldır Acilciler’e karşı düşmanlık etmekten bir gün dahi geri kalmadı. Bu herif bir “ölü sevici”! Hayatta iken hiç haz etmediği hatta nefret ettiği yoldaşlarımız öldükten sonra bunların ölüsü üzerinde tepinmeye ve kirli saldırılarının malzemesi yapmaya, ölümlerinden de Mihrac Ural’ı sorumlu tutmaya başlamıştır. Bu doğrultuda film senaryolarında bile ‘bu kadar abartı olmaz’ dedirtecek türden senaryoları kurgulamaktan geri durmamıştır. Onun için en iyi Acilci eğer düşkünleşip kendi kontroluna geçmemişse, ölü Acilcidir. Çünkü kendisi ölü Acilciyi konuşturur, senaryolarına alet eder, olayların kurgularına oturtur ve timsah gözyaşları içerisinde Mihrac Ural’ın kurbanı haline getirir. At yalanı, inanan bana kardır, mantığı! Nasrettin Hoca demiş ya, dünyanın merkezi benim bastığım yerdir, inanmayan gelsin ölçsün!
- 2008’de sırf örgütü karalamak için iki internet sitesi kurdu ve yanına topladığı örgütten ayrılmış ve düşkün hale gelmiş kişilerle birlikte istikrarlı bir şekilde örgüt aleyhine rezil rüsva yazılar döşediler. Mücadele, devrimcilik hatta insanlık ve ahlak kaygısı taşımayan o kadar iğrenç yazılar yayımladılar ki okuyanlara ‘lanet olsun her iki tarafa’ duygusu yarattılar. Amaçları tam da buydu.
- 3 Mart 2010 tarihinde Hatay merkezli birçok ilde eş zamanlı operasyona maruz kaldık ve ben dahil birçok arkadaşımız gözaltına alındık. Operasyon, Hatay İl Emniyet Müdürlüğüne yapılan bir ihbar mektubuyla teknik takip başlatılması ve bir buçuk yıllık teknik takip sonucunda yapılmıştı. Bu bilgi dosyamızın fezlekesine bile girmişti. Bu ihbar mektubu ve teknik takip zamanı, bu herifin hakkımızda karalama yapmaya başladığı tarihlerle tam bir uyum içerisindeydi. Yetmedi, biz gözaltında iken, bu müptezel, o rezil internet sitesinde, bizim yakalanmış olmamızın sevincini eteklerine zil takıp oynayan ve “Acilci olmak neymiş, görün” havasında yazı yayımlamıştı.
- 2013’teki Reyhanlı patlaması olayı MİT’in kontrolunda El Nusra (şimdiki HTŞ) eylemi olduğu Wikipedia’da bile çok açık olarak görülebiliyor ve düzenlenme amacı Acilciler’in sırtına yıkarak Hatay’da Alevi Sünni çatışması yaratmak olduğu çok açıkken hatta MHP eski milletvekili Şefik Çirkin bile devletin bu çirkin ve tehlikeli oyununu görerek bu provokasyonun önünde durmuş iken bu müptezel herif Reyhanlı patlamasından hala Mihrac Ural’ı sorumlu olarak göstermeye devam ediyor ve “sanıklar polis ifadelerinde değil, mahkeme ifadelerinde Mihrac Ural’ın ismini verdiler” diye yalan söylüyor. Oysa bırakın mahkeme ifadesini, hiçbir sanık polis ifadesinde bile Mihrac Ural isminden bahsetmiş değildir. Mahkeme tutanakları ve Wikipedia bile El Nusra ve MİT bağlantısı ile kaçakçı bir grubun oyuna getirilerek yaptığı bir eylem diye gösterirken bu rezil ihbarcı MİT’in ağzıyla devrimcileri suçlamaya devam ediyor.
- Ve şimdi Suriye yönetimi devrildikten sonra ağzı kulaklarında ortalıkta ortalık oğlanı gibi koşturup ‘Mihrac’ı gördünüz mü, şurada olabilir, yok burada olabilir, bir de buraya bakın’ diye MİT’e kılavuzluk yapıyor. Yıkılan Suriye yönetimine mezhepçilik ifadeleriyle düşmanlığı ayrı bir rezalet, Türkiye, ABD ve İsrail eliyle HTŞ aparatıyla yeni yönetim oluşturulmasına sevincini açıkça ifade etmesi ayrı bir rezalet, ihbarcılığı ayrı bir rezalet. Yani bu herif her taraftan lağım gibi dökülen tam bir pespaye. Ama hala kendini Devrimci zannediyor ha!
Bu herifi gördüğünüz yerde suratına tükürmeye kalkmayın, tükürüğünüze yazıktır. Kaldı ki o meymenetsiz suratına işlemez, çünkü surat değil kösele taşıyor, rezalette Süleyman Soylu ile yarışır durumda!
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
