Atak Logo

Atak Menü

İlkay Seven

İlkay Seven

03 Şubat 2025, 09:30 | Ortadoğu

EMPERYALİZM DÖNEMİNDE ULUSAL KURTULUŞ MÜCADELESİ (İlkay Seven)

 

Emperyalizm, kapitalizmin en yüksek aşamasıdır ve az gelişmiş ülkeleri ekonomik, siyasi ve askeri olarak boyunduruk altında tutar. Emperyalist devletler, sömürgecilik, askeri işgal, ekonomik bağımlılık, kültürel hegemonya ve kukla rejimler aracılığıyla halkları baskı altında
tutarak kendi çıkarlarını sürdürürler. Bu süreçte, ulusal kurtuluş mücadeleleri bağımsızlığı ve özgürlüğü sağlamak için kritik bir rol oynar.

 

Ancak, ulusal kurtuluş mücadelesinin emperyalizmin tüm boyutlarına karşı etkili bir şekilde yürütülebilmesi için stratejik, sınıfsal ve devrimci bir çizgide ilerlemesi gerekir.


 

Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin Temel İlkeleri

 

Ulusal kurtuluş mücadelesinin sadece siyasi bağımsızlığı hedeflemesi yetersizdir; çünkü emperyalizm yalnızca askeri işgal yoluyla değil, aynı zamanda ekonomik ve kültürel bağımlılık yoluyla da varlığını sürdürür. Bu yüzden mücadele, anti-emperyalist, anti-kapitalist ve halkçı bir
çizgide ilerlemelidir.

 

Bu kapsamda, emperyalizmin sadece askeri varlığına değil, ekonomik, politik ve kültürel sömürüsüne de karşı olmalıdır. Aksi halde, emperyalizmin etkisi sadece sömürgeci yönetimle değil, bağımsızlık sonrası yeni-sömürgecilik biçimleriyle de devam eder. Bu nedenle bağımsızlık mücadelesi yalnızca işgalci gücü ülkeden atmakla değil, emperyalist bağımlılığı ortadan kaldırmakla tamamlanmalıdır. Örneğin, Vietnam’ın bağımsızlık savaşı yalnızca Fransız ve ABD askerlerine karşı değil, aynı zamanda emperyalizmin ekonomik ve siyasi sistemine karşı bir mücadele olarak yürütülmüştür.

 

Ulusal kurtuluş mücadelesi, aynı zamanda yerel işbirlikçi burjuvaziye ve feodal unsurlara karşı da yönlendirilmelidir. Çünkü emperyalizm, bağımlı ülkelerde işbirlikçi bir sınıf oluşturarak bu sınıfın iktidarda kalmasını sağlar. Eğer ulusal kurtuluş mücadelesi, sadece emperyalist devletin askeri varlığına karşı verilip kapitalist sistemin devamına izin verilirse, mücadele yarım kalır ve emperyalist sömürü yeni biçimlerle devam eder.

 

Leninist teoriye göre, ulusal kurtuluş mücadelesinin öncüsü işçi sınıfı ve köylüler olmalıdır. Burjuva önderlikli bir ulusal kurtuluş hareketi, genellikle emperyalizmle uzlaşma yoluna gider ve bağımsızlık sonrası emperyalist sistem içinde varlığını sürdürür.

 

Bu nedenle, mücadele yalnızca ulusal bağımsızlık isteyen dar bir elit tarafından değil, tüm emekçi halkın katılımıyla yürütülmelidir. Halkın örgütlenmesi ve devrimci bir parti önderliğinde seferber edilmesi, bağımsızlık sonrası emperyalizmin geri dönüşünü engellemek açısından kritik öneme sahiptir.


 

Emperyalizme Karşı Mücadelede Stratejik Yöntemler

 

Emperyalizme karşı başarılı bir ulusal kurtuluş mücadelesi, hem askeri hem de siyasi, ekonomik ve ideolojik alanlarda yürütülmelidir.

 

Lenin ve Mao, emperyalizme karşı silahlı mücadeleyi kaçınılmaz görmüşlerdir. Çünkü emperyalist güçler, sömürdükleri ülkelerde zor yoluyla egemenlik kurarlar ve bu egemenliği yalnızca askeri güçle sürdürebilirler. Bu nedenle ulusal kurtuluş mücadelesi, gerilla savaşı, halk ordusu ve topyekûn halk direnişi gibi yöntemlerle sürdürülmelidir.

 

Öte yandan, Ulusal kurtuluş, sadece siyasi değil, ekonomik bağımsızlığı da gerektirir. Emperyalizm, ülkeleri sadece askeri olarak işgal etmez; aynı zamanda ekonomik bağımlılık ilişkileri yoluyla boyunduruk altında tutar. Bağımsızlık sonrası ülkelerin IMF, Dünya Bankası ve emperyalist devletlere bağımlı hale gelmesi, yukarıda da bahsettiğimiz gibi emperyalizmin
“yeni-sömürgecilik” yoluyla varlığını sürdürmesini sağlar.

 

Bu nedenle ulusal kurtuluş mücadelesi, bağımsızlık sonrası planlı ekonomi, sanayileşme, tarımsal reformlar ve dış borçların reddedilmesi gibi politikalarla tamamlanmalıdır.

 

Ulusal kurtuluş mücadeleleri, emperyalizmin küresel bir sistem olduğunu göz önüne alarak uluslararası devrimci hareketlerle dayanışma içinde olmalıdır. Emperyalizm, tek bir ülkeyle sınırlı bir tehdit değildir; dünya çapında bir sömürü mekanizmasıdır. Bu nedenle ulusal kurtuluş hareketleri, diğer devrimci hareketlerle ve sosyalist ülkelerle dayanışma içinde olmalıdır. Örneğin, Latin Amerika’daki devrimci hareketler, Che Guevara’nın önderliğinde kıtada anti emperyalist dayanışma ağları kurmuştur.

 

Kürt Özgürlük Hareketinin Konumu

 

screenshot_2025-02-03-12-54-09-838-edit_com8586626532189961969

 

 

Kürt özgürlük hareketinin ulusal kurtuluş mücadelesi, yalnızca emperyalist güçlerin askeri ve siyasi tahakkümüne karşı değil, aynı zamanda kapitalist modernitenin dayattığı ulus-devlet modeli, patriyarkal sistem ve bölgesel işgalci politikalar karşısında şekillenmiş, çok boyutlu bir direniş sürecidir. PKK’nin 1978’de Marksist-Leninist bir çizgide ortaya çıkışı, Kürt halkının
yalnızca ulusal bağımsızlık için değil, aynı zamanda sosyalizm temelinde bir özgürleşme mücadelesi vermesi gerektiği fikrine dayanıyordu. Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte hareket, klasik sosyalist devrim modelinden uzaklaşarak “demokratik konfederalizm” olarak adlandırılan, merkezi bir devlet yapısına karşı yerelden örgütlenen, özyönetim temelinde bir sistem geliştirme stratejisini benimsedi. Bu çerçevede 2012’de Rojava’da ortaya çıkan devrim, emperyalist işgale, bölgesel otoriter rejimlere ve kapitalist sömürü ilişkilerine karşı Kürt halkının öz yönetimini inşa etme çabasının somut bir yansımasıdır. Rojava’da kurulan halk meclisleri, kadın öncülüğündeki demokratik sistem ve kooperatif ekonomisi, emperyalizmin dayattığı neoliberal politikalar yerine toplumsal mülkiyet, eşitlikçi paylaşım ve doğrudan demokrasiye dayalı bir model sunmaktadır. Kürt hareketi, emperyalizmin vekil gücü olan radikal İslamcı örgütlere (IŞİD gibi) karşı YPG ve YPJ güçleriyle büyük bir direniş gösterirken, aynı zamanda Türkiye’nin askeri operasyonları ve işgal politikalarına karşı da mücadele etmektedir. Ancak, ABD ve Batı emperyalizminin bölgesel çıkar hesapları nedeniyle Kürt hareketi sürekli olarak büyük güçler arasında diplomatik denge kurmak zorunda kalmış ve emperyalist manipülasyonlara açık hale getirilmiştir. Bu durum, ulusal kurtuluş mücadelesinin antiemperyalist bir çizgide ilerleyebilmesi için bağımsız bir devrimci perspektifin korunmasını, kapitalist bağımlılık mekanizmalarından kopuşu ve sosyalist dayanışmanın güçlendirilmesini zorunlu hale getirmektedir.

 

_96074705_98bbfab6-4194-48f6-b1b5-2ee0fe10da2d836147755200458480

 

Ayrıca, selefi-cihatçı çizgisiyle bilinen Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) lideri Ebu Muhammed el Colani’nin iktidara gelmesi, Rojava’daki Kürt özerk yönetimi açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bu gelişmeler ışığında, Kürt özgürlük hareketinin ulusal kurtuluş mücadelesinde karşı karşıya olduğu yeni zorluklar, emperyalizmin ve bölgesel güçlerin çıkar dengeleri nedeniyle daha karmaşık hale gelmiştir. Colani’nin Suriye’de iktidarı ele geçirmesi, Kürt hareketini ya emperyalist güçlerle yeni ittifaklara zorlayarak bağımlı bir hale getirecek ya da hareketin tamamen bağımsız, öz yeterli ve halk tabanlı bir direniş stratejisi geliştirmesini zorunlu kılacaktır.

 

Sonuç olarak ulusal kurtuluş mücadelesi, sadece siyasi bağımsızlık elde etmekle sınırlı kalmamalı, emperyalizmin tüm biçimlerine karşı tam anlamıyla bir kurtuluş süreci başlatmalıdır. Gerçek bağımsızlık, emperyalist ekonomik sistemle, işbirlikçi burjuvaziyle ve kültürel hegemonya ile hesaplaşmadan mümkün değildir. Bu nedenle ulusal kurtuluş
mücadeleleri anti-emperyalist, anti-kapitalist ve halkçı bir çizgide ilerlemeli, sosyalist bir dönüşümle taçlandırılmalıdır.

 

Bu bağlamda, Lenin, Mao, Ho Chi Minh ve Che Guevara gibi devrimci önderlerin stratejileri bugün de emperyalizme karşı mücadelede yol gösterici olmaya devam etmektedir.

 

_________________________________________________________

 

Atak Dergisi’nin Notu: Makaledeki fikirler, yazarının sorumluluğundadır ve derginin görüşlerini yansıtmayabilir.

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!