Atak Logo

Atak Menü

Şükriye Ercan

Şükriye Ercan

28 Mayıs 2025, 14:37 | Ülke

Çorum Katliamı: Devletin Sessiz Ortağı Olduğu Bir Linç Düzeni (Şükriye Ercan)

screenshot_2025-05-28-20-59-15-592-edit_com3011962617207775287

 

Çorum katliamının 45. Yılında Hafızayı Büyütüyor, Adalet Talebimizi Yineliyoruz. 

 

28 Mayıs – 4 Temmuz 1980 tarihleri arasında Çorum’da Alevi-Bektaşi yurttaşlara, devrimcilere, demokratlara ve ilerici güçlere yönelik gerçekleştirilen saldırılar, Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Bu saldırılar münferit bir çatışma ya da adli bir vaka değildir. Planlı, organize ve devletin bilgisi ve gözetimi dahilinde gelişmiş bir siyasal katliamdır. 

 

Katliam öncesinde dinci-milliyetçi paramiliter gruplar tarafından dağıtılan bildirilerle Aleviler hedef gösterilmiş, cami duvarlarına “Komünist Alevileri öldüren cennete gider” gibi sloganlar yazılmış, halk açıkça kışkırtılmıştır. TRT’nin, saldırılardan saatler önce, asparagas bir yayınla, bombalanmadığı halde Alâaddin Camii’ne saldırı olduğunu duyurması, bu operasyonun yalnızca sokaktaki çetelerle değil, devletin resmi aygıtlarıyla da iç içe yürütüldüğünü açıkça göstermektedir. 

 

Çorum’da yaşananlar yalnızca bir mahallede yaşanan provokasyon değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren Alevi-Bektaşi topluluklara yönelik sürdürülen sistematik dışlama, sürgün ve imha siyasetinin bir parçasıdır. Devlet, Osmanlı’dan devraldığı “iç tehdit” algısıyla Alevileri siyasal olarak tasfiye etmeyi bir güvenlik stratejisine dönüştürmüştür. 

 

1980’de, Kenan Evren’in Genelkurmay Başkanlığı döneminde yayınlanan ve Alevileri “iç tehdit unsuru” olarak tanımlayan gizli “Baş Emir Dokümanı” doğrultusunda, milis savaşı ve sivil savunma birlikleri adı altında organize edilen paramiliter güçler Alevi mahallelerine yöneltilmiştir. Yağmalar, kundaklamalar, cinayetler, zorunlu göçler yalnızca halkın değil, bizzat devletin eliyle ve gözetiminde gerçekleştirilmiştir. 

 

4 Temmuz 1980 günü, Alâaddin Camii’nden “Aleviler camiyi bombaladı” şeklindeki sahte çağrılarla sokağa salınan silahlı gruplar; Alevi ve ilerici yurttaşların evlerini işaretlemiş, yakmış, talan etmiş, onlarca insanı katletmiştir. Milönü Mahallesi başta olmak üzere birçok mahalle fiilen kuşatma altına alınmış, insanlar sadece inançları ve düşünceleri nedeniyle yerlerinden edilmiş, sürülmüş, göçe zorlanmıştır. 

 

Katliam boyunca 62 kişi hayatını kaybetmiş, 82 kişi yaralanmış, binlerce insan evini terk etmek zorunda kalmıştır. Bu süreçte kurulan Halk Komiteleri ve Silahlı Direniş Birlikleri, faşist saldırılara karşı halkın örgütlü savunmasını oluşturmuş ve tarihe onurlu bir direniş olarak geçmiştir. 

 

Bizler buradayız ve haykırıyoruz: 

 

• Çorum katliamının arkasındaki siyasi, askeri ve bürokratik sorumlular yargılanmalıdır. 

 

• “İç tehdit” adı altında halklara karşı geliştirilen devlet belgeleri açığa çıkarılmalı ve ifşa edilmelidir. 

 

• Alevi-Bektaşi toplumunun uğradığı katliamların adı konmalı; bu topluma karşı uygulanan yapısal dışlama politikalarına son verilmelidir. 

 

• Katliamda yakınlarını kaybedenlerin, zorla göçe zorlananların hakları tanınmalı, adalet yerini bulmalıdır. 

 

Çorum’un, Maraş’ın, Dersimin ,Sivas’ın hesabı sorulmadan Türkiye halkları gerçek bir eşitliği ve barışı yaşayamaz. 

 

Unutmuyoruz. 

 

Unutturmuyoruz. 

 

Çorum katliamının 45. yılında adalet için, hakikat için, hesap sormak için mücadele!

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!