Atak Logo

Atak Menü

Haydar Avşar

Haydar Avşar

04 Temmuz 2025, 19:26 | Ülke

Batı Hümanizmasının Çöküşü: Varlığın İçkin Birliği Olarak Ezoterik Kızılbaş-Alevi Ontolojisi (Haydar Avşar)

Batı Hümanizmasının Çöküşü: Varlığın İçkin Birliği Olarak Ezoterik Kızılbaş-Alevi Ontolojisi (Haydar Avşar)

Özet 

 

Bu makale, Batı hümanizmasının tarihsel ve felsefi temellerine yönelik eleştirel bir değerlendirme sunmakta; Ezoterik-Batınî Kızılbaş-Alevi ontolojisini bu paradigmanın karşısında konumlandırmaktadır. Batı düşüncesinde bireycilik ve aşkınlık üzerinden şekillenen insan anlayışının, modern kapitalist sistemle birleşerek insanı köksüz, parçalanmış ve araçsallaşmış bir varlık haline getirdiği savunulmaktadır. Buna karşılık Kızılbaş-Alevi felsefesi, varlığın içkin birliğini esas alarak ilahi olanın doğada, insanda ve bütün mevcudatta açığa çıktığını savunur. Makale, bu bağlamda Batı’nın “insan hakları” ve “özgürlük” söylemlerinin Filistin ve Suriye gibi örneklerde nasıl işlevsizleştiğini göstermekte, ontolojik bir çözüm olarak Alevi varlık anlayışını tartışmaktadır. 

 

Anahtar Kelimeler 

Alevilik, Hümanizm, Batı Düşüncesi, Ezoterik Ontoloji, Filistin, Suriye, İnsan Hakları, Vahdet-i Mevcud 

 

Giriş 

Batı hümanizması, Rönesans’tan itibaren Tanrı merkezli ortaçağ düşüncesine karşı insanı merkeze alan bir dünya görüşü olarak ortaya çıkmıştır. Ancak bu “merkez” zamanla varlığın bütünlüğüyle bağını koparan, insanı hem doğadan hem de toplumsal varoluşundan izole eden bir bireycilik biçimine dönüşmüştür.[¹] Hümanizm, özgürleşmenin değil, yabancılaşmanın felsefesi haline gelmiştir. 

 

  1. Batı Hümanizmasının Ontolojik Krizi 

Batı hümanizması, insanı akıl ve bireysellikle tanımlamış; hakikati rasyonaliteye indirgemiştir. Aşkın olanı dışlayarak hakikati yalnızca bireyin öznel bilincine hapsetmiştir. Bu yaklaşım, modern kapitalizmle birleştiğinde insan, doğa, toplum ve ahlak arasındaki bağ parçalanmıştır.[²] Bugün “insan hakları”, “özgürlük” ve “evrensel değerler” gibi kavramlar emperyalist stratejilerin aracı haline gelmiş; insanlık değerleri selefi gruplara verilen destekle yerle bir edilmiştir. 

 

  1. Filistin ve Suriye: Hümanizmanın Çöküşünün Sahnesi 

Avrupa ve ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz destek sonucunda binlerce Filistinli katledilmiş; yerleşim politikalarıyla toprakları işgal edilmiş; Gazze kan deryasına çevrilmiştir. Aynı şekilde, Suriye’de selefi terör grubu HTŞ’ye dolaylı destek verilmiş; binlerce Alevi sivil öldürülmüş, kadınlar kaçırılmış, sistematik tecavüze maruz bırakılmıştır.[³] Bu durum, Batı’nın savunduğu “insan hakları” söyleminin yalnızca çıkar merkezli bir maskeden ibaret olduğunu göstermektedir. 

 

  1. Ezoterik Kızılbaş-Alevi Ontolojisi: Hakikat İçkindir 

“Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.”¹ 

“Tanrı insandır, insan Tanrı.” — Edip Harabi 

 

Batınî Alevi düşüncesinde Tanrı, dışsal ve aşkın bir varlık değil; varlığın içkinliğinde mevcut olan bir gerçekliktir. “Vahdet-i mevcud” (varlığın birliği) öğretisi uyarınca, Tanrı ile yaratılan ayrı değildir; her şey Tanrı’dır. Bu ontolojide ilahi olan, doğada, insanda, taşta, suda, sözde, bakışta ve aşkta içkindir. Yunus Emre ve Edip Harabi’nin dizeleri bu öğretinin şiirsel özetidir.

 

  1. Alevi Hakikatinde İnsan ve Varlık 

“Dost dost diye nicesine sarıldım, ben yalancı oldum.”² Pir Sultan Abdal 

 

Alevilikte hakikat, bireyin zihinsel yetilerinden çok varlığın bütünlüğünde aranır. Akıl ile kalp, doğa ile insan, kadın ile erkek, ruh ile beden ayrıştırılmaz. Bu felsefi bütünlük, doğa ile uyumlu, sömürüsüz ve tahakkümsüz bir yaşamı öngörür. Pir Sultan’ın dizeleri, insanın içsel varoluşundaki yabancılaşmayı ve toplumsal ilişkilerdeki çelişkileri dile getirir. 

 

Aşık Veysel’in toprağa olan aşkı da, insanın doğayla kurduğu içsel bağın güçlü bir metaforudur. 

 

  1. Sonuç: Hakikatin Ontolojik Ahlakı 

 

“Gönül ne kahır ne elem bilir, bir âşığa aşk yeter.”³ Hatayi 

 

Batı hümanizması, kendi yarattığı birey anlayışı altında çökmüştür. Filistin’de çocuklar ölürken susan, Suriye’de selefi çeteleri destekleyen Batı; artık ahlaki meşruiyetini yitirmiştir. Buna karşılık Alevi hakikat anlayışı, insanı ve doğayı birlikte kutsar; hakikati ne gökte arar ne soyutta. Her şeyde olan, her şey olan hakikati savunur. Bugün insanlık, bu içkinliğe dayalı ahlaki bir varlık anlayışına her zamankinden daha çok muhtaçtır. 

 

 

Dipnotlar: 

¹ Charles Taylor, Sources of the Self: The Making of the Modern Identity (Cambridge: Harvard University Press, 1989). 

² Zygmunt Bauman, Modernlik ve Müphemlik, çev. İsmail Türkmen (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2003). 

³ Amnesty International, “Syria: Civilians in Idlib subjected to indiscriminate attacks by HTS and Turkish-backed groups,” 2023. 

⁴ Ahmet Yaşar Ocak, İslam-Türk İnançlarında Heterodoks Unsurlar ve Alevilik, (İstanbul: İletişim Yayınları, 1996). 

 Yunus Emre, Divan, dizeler, klasik kaynaklar. 

 Pir Sultan Abdal, Bütün Şiirleri, (İstanbul: Cem Yayınevi, 1997). 

 Hatayi, Divan, (İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu, 2001). 

 Edip Harabi, Şiirler, (Ankara: Dergah Yayınları, 1985). 

— 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!