Atak Logo

Atak Menü

Meral Dersim

Meral Dersim

14 Eylül 2025, 00:39 | Dünya

AŞK VE KİMLİK (Meral Dersim)

img-20250914-wa00014057830154907360529

 

İnsan yalnızca kişisel çıkarlarının peşinde koşan bir varlık değildir. Sadece onun sancısını çekmez. Görünmez acılar, sancılar vardır bazen; anlatılmamış, dile düşmemiş. İnsanı insan hissettiren şey, kimliğinin bütünlüğüne duyulan saygıdır. O kimliğe yöneltilmiş her saldırı, doğrudan varlığına dokunur insanın. Bu nedenle kimliğine karşı hassasiyet taşıyanlar, kendilerine yapılan haksızlıkları da sadece bireysel değil, kimliklerine yönelmiş bir ihlal olarak görürler. Aksi hâlde ne kazanmak anlamlı olurdu ne de kaybetmek… Zira bu topraklarda kaybetmişliğimiz de çoktur. 

 

İnsan evlendiğinde cinsel bir bağ kurar, fakat utanmaz, çünkü bunun bir saygınlık çerçevesinde yaşandığını bilir. Cinsiyetine yönelmiş bir saldırı olarak görmez. Ancak cinsiyet kimliğine saldırıyı, kandırıldığında ve terk edildiğinde hisseder, çünkü burada önemli olan, cinselliğin yaşanması değil onun kadın kimliğine bir saldırı gibi kullanılmasıdır. 

 

Bir Alevi, aynı kimliği taşıyan biriyle olduğunda fazla yaralanmaz, çünkü bunun, kimliğini yaralama anlamına gelmediğini bilir. Oysa bu ülkede dışlanmış bir aidiyet kimliği taşıyorsanız ve tarih boyunca binlerce olumsuz örneğe tanıklık etmişseniz, kurduğunuz her yakınlık “acaba” sorusunu derinden dayatır insana. 

 

foto-4 (1)7244868495214674251.

 

 

Açık bir kadınsanız, dindar birinin size yaşattığı mağduriyet bu soruyu dayatır. Kendisine saygısı olan bir bireyseniz yine dayatır. Bir Kürt, bir Türk’le ilişki kurduğunda, bir Ermeni farklı bir kimlikten biriyle bağ kurduğunda bu soru içten içe kendini dayatır. Çünkü kimlik, geçmişin ağır yükünü taşır ve mağduriyetin izleri, bugünde de canlıdır. Eğer bir kimlik sınıfsal, cinsel, etnik ve inançsal açılardan defalarca ezilmişse, bu hassasiyet katlanarak büyür ve bir ayrılığın dayattığı yükten daha fazlasını dayatır. 

 

Bu gerçekliği yok sayıp “aşkın yüceliği” üzerinden konuşmak, sosyolojik ve psikolojik süreçleri görmezden gelen, metafizik bir kolaycılıktır. Çünkü metafizik, disiplinler arasında geçiş yapmadığından gerçeğin derinliğini kavrayamaz. 

 

Aşka gelince…

 

Aşk, yaşamın ve tarihin en çok sivrilttiği duygudur. Onun gücü, yüceliğinden değil, popülerliğinden, insanı sarsan etkisindendir. Ölümle anılmış aşkların toplumsal faydası yoktur ama güzel yaşandığında bir aile düzeni kurar, mutluluk doğurur. Ne var ki hiçbir aşk da sonsuza dek kendini yaşatamamıştır. 

 

screenshot_2025-09-14-16-58-50-035-edit_com2882938552776899825

 

Toplum için esas olan “vicdan”dır. Vicdan, insanın adaleti, aşk ise insanın kişisel ihtirasıdır. Aşk ve kıskançlık, hırs ve heyecanla beslenir, statik olanı yıkar, harekete geçirir. Bu yüzden mitolojilerde aşk ve hırs bu kadar işlenmiştir, çünkü insan hareketi seven bir canlıdır. Bu anlamda Yunan mitolojisinin öne çıkması tesadüf değildir, çünkü orada tanrılar bile insanî duygularla betimlenmiştir. 

 

Kısaca aşk bireysel, vicdan ise toplumsaldır. Çoğu kez insanlar aşk uğruna vicdanını terk eder. Vicdan uğruna aşkını terk edenler ise çok daha azdır, çünkü bunun bilincine varmak ve uygulamak ciddi bir sorumluluktur. Bu noktada çözüm, aklın yolunu izlemektir. Kalbin yolu bataklıksa ondan çıkmak gerekir. Paris’in Helena’ya duyduğu aşk Truva’yı yıkmıştır, Adem’in Havva’ya duyduğu aşk insanlığı cennetten düşürmüştür, Meryem’in çocuğuna duyduğu sevgi ölümü yakınlaştırmıştır. Çünkü abartılan hiçbir şey dengede durmaz ve ağırlık daima dibe çöker. 

 

Öyleyse kişisel sorunların çözümünde kimliğin hassasiyetini göz ardı etmemek gerekir. En yüce aşk, toplumsal aşktır. Bu ifade çok klişe görünse de gerçek budur, çünkü var olan  toplum bütünlüklü olarak kavranmalıdır; onu soyutladığınız yerde birey toplum dengesini kuramazsınız. Toplumsal aşk bireyin kendini topluma feda etmesinden ziyade yaşamı itibariyle onu iyi yönde değiştiren ve iyi yönleriyle yaşayan bir karakter taşımasıdır. Bir kimliğin onuru, kişisel menfaatlerden kat kat büyüktür. Onu yaraladığınız zaman sadece bireysel olanı değil toplumsal olanı da kanatırsınız ve acının belleğini tekrar diriltirsiniz. 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!