Atak Logo

Atak Menü

Fikri Günay

Fikri Günay

28 Ağustos 2025, 16:48 | Ülke

AKP, KAZANAMAYACAĞI SEÇİMİ YAPAR MI? (Fikri Günay)

AKP, KAZANAMAYACAĞI SEÇİMİ YAPAR MI? (Fikri Günay)

 

12 Eylül 2025 günü ATAK’ta yazdığım makalede, “Mili Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu Niçin Kuruldu?” başlığı ile başlayıp, şöyle bitirmiştim; “Türkiye’ye demokrasinin ve 100 yıllık Türk-Kürt ayrımcılığını kaldırıp, bir arada yaşamın yolunu açmak için kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu bana göre iktidarın zaman kazanması için kurulmuştur ve bu tuzağa CHP dahil bütün muhalifler düşmüştür. Demokrasi mücadelesinin her aşamasında örgütlü emek güçleri-devrimci güçler-olmadığı sürece, egemenlere geri adım attırmak olanaksızdır.” 
 
Bu günlerde 6. toplantısını yapmaya hazırlanan komisyondan bir olumlu sonuç beklemeyen birçok insandan biriyim. Başkalarını bilmem ama ben, olumsuz düşündüğüm için, “haklı” çıktım diye mutlu olacak değilim tabi; tam tersine bu komisyonun kurulmasına “umut” bağlayan bilhassa Kürt Özgürlük Hareketi taraftarı veya fiili olarak emek veren Kürt halkının “canlarının” hayal kırıklığına uğramasından korkuyorum. 

 
Birkaç gündür bazı köşe yazarları -bilhassa Kürt aydın ve entelektüelleri- komisyonun bugüne değin dişe dokunur bir şey üretememesini, başta CHP olmak üzere parlamento içi ve dışı muhalefete yüklemeye çalışıyorlar. 

 
Hele “Türk solu” ulusalcıları var ki, eski ülküdaşları ile milliyetçilik yarışına giren İYİ PARTİ ve ZAFER PARTİSİ sözcüleri, “demokrasi” yanlısı zannedilir. 

 
Bunun yanında toplu tavır alamasalar da bazı aydınlar, demokrasi adına, barıştan yana görüş bildiriyorlar ve “eğer bir olumsuzluk olursa sürecin sonunda, sorumlunun Kürt Özgürlük Hareketi olmayacağını vurguluyorlar. 

 
Süreç sorununda görüş bildiren birçok özel ve tüzel kişiler, kapitalizmin özgün devlet yapısı olan ulus-devletin de artık bu sistemin ömrünü fazla uzatamayacağının altını çiziyorlar. 

 
Genel perspektif böyle seyrederken, demokrasi mücadelesinde temel güçler ve öncü örgütler -varsa tabi- ne yapıyorlar? 

 
Somut olarak var olan yasal parti ve sivil toplum kurumlarından bazı görüşler basına yansısa da pek etki etmiyor kamuoyuna. 

 
Bundan dolayı, tüm Türkiye halklarını ilgilendiren süreç, iktidarın denetiminde gelişmektedir. 


DEM Parti çevresi ise Kürt Özgürlük Mücadelesi de Türkiye demokrasi güçleriyle gerekli olan ittifak yapılamadığından, her kademedeki örgütsel yapıları kendi aralarında çelişkiye düşmeden, sesli olarak düşünmelerine karşın pek muhatap bulamıyorlar. 

 
Örneğin, en yetkili ağızlardan “komisyon, Önder Apo ile görüşmelidir” çağrısına, komisyon başkanından ve üyelerinden olumlu-olumsuz yanıt gelmedi daha. 

 
Bu ikincibarış sürecinin de birincisi gibi olacağını söyleyenlerin bir hayli fazla olduğunu vurgulamak gerekir. 

 
Sorunun esas kaynağının Ortadoğu sorunu ve Suriye’nin yeni yönetimi olduğu biliniyor; şöyle ki, 23 yıllık iktidar, dış ve iç kamuoyunda çıkmaza girdiğinden, kendi iktidarı döneminde, Türk askerlerini canlı canlı yakıp, videolarla dünyaya teşhir eden HTŞ’ye en çok sahip çıkan AKP-MHP faşist yönetimi, tamamen etkisiz eleman haline getirdiği TBMM’yi, belki de son kez kullanarak belirsizliğini koruyan seçime değin kamuoyunu eğliyor. 

 
Diğer yandan, 19 Mart’tan bu yana haftada iki miting yapan CHP, kurulan 
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na tartışmalı olarak girdi ve bugüne değin, herkesin beklediği muhalefet tavrını koyamadı. 

 
Baştan beri sorunun odağında olan DEM PARTİ de kendi örgütlü gücünden başka dayanacak destek bulamadığından, AKP, süreci istediği gibi götürüyor. 

 
Bilhassa, dünya demokratik kamuoyunun, zayıf da olsa desteği olmasa, AKP-MHP faşist yönetimi, hiçbir engele takılmadan, Suriye ısmarlama yönetimini kullanarak, Ortadoğu’da bir bilen olacak nerdeyse! 

 
Meydan o kadar da boş değil; başta Kürt halkının, yeni bir yönetim biçimi olarak Suriye’deki Rojava, güney Suriye’deki Dürzi halkının dik duruşu ve son olarak da Alevi halkının BİRLİK çağrısı, Ortadoğu’nun birinci aktörü olan ABD özel temsilcisi Thomas Barrack vasıtasıyla, merkezi Suriye yönetimine olumlu bakmadığını duyurmak zorunda kaldı. 


Suriye’den hiç gelmeyen Hakan Fidan’ın da R.T Erdoğan sonrası için düşündüğü “liderlik” de suya düşmüş gibi. 

 
Bana göre tüm bu belirsizlikler içinde Türkiye’yi şeriat yasaları ile yönetmek isteyen FETÖ stratejisini, 16 Temmuz’da yapılan anlaşmalı “darbeyi” geçekleştirmeyi neden düşünmesin bu günkü iktidar? 

 
Hangi güç bu girişimi engelleyebilir?   

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!