Atak Logo

Atak Menü

TÜRKİYE, SURİYE’DEKİ ALEVİLERİN DEMOGRAFİK YAPISINI DEĞİŞTİRİYOR (Mehmet Güzel)

07 Eylül 2025, 15:16 | Yazar: Mehmet Güzel | Kategori: Ortadoğu
TÜRKİYE, SURİYE’DEKİ ALEVİLERİN DEMOGRAFİK YAPISINI DEĞİŞTİRİYOR (Mehmet Güzel)

 

Suriye terör yönetimi üstünde etkin olmaya çalışan Türkiye, Suriye’de Alevileri, yaşadıkları yerlerden sökerek, demografik yapıyı değiştirmek istiyor. 500 yıl önce Osmanlı’da Sultan Selim iblisinin yaptığı şeyin bir benzerini günümüzde aynı coğrafyada diktatör müsveddesi Erdoğan egemenliğindeki Türkiye tekrarlamaya çalışıyor. 

 

14 yıl boyunca her türlü kirli ve vahşi yöntemle Suriye halklarına uygulanan zulüm yine Yavuz iblisinin torunları olan Türkiye egemenleri eliyle uygulandı. Aleviler baş hedefteydi. Suriye yönetiminin yıkıldığı o kara 8 Aralık 2024’ten sonra bu sefer Suriye’deki bütün halklar için ama özellikle de Aleviler için cehennemin kapılarını açtılar. Toplu katliamları başlatarak Suriye’yi mezbahaya çevirdiler. Alevileri çoluk çocuk, kadın yaşlı demeden topluca doğradılar. Elli bin civarında Alevi katlettiler, cesetleri yaktılar, toplu mezarlara doldurdular, kepçelerle ve kamyonlarla taşıyıp çukurlara “döktüler”, denize attılar, uçurumlardan yuvarladılar… İnsanları evlere kilitleyip diri diri yaktılar… Velhasıl, bu katil güruhunun idrak için çalışmayan beyni, zulüm yöntemleri bulma konusunda zehir gibi çalışıyor. Bu güruh ancak ölüm ve zulüm üzerine düşünebilir. 

 

Alevilere yönelik uygulanan bu katliamın, katliam düzeyinde kalmadığını, soykırım uygulandığını daha önce defalarca ifade etmiştim. Soykırımın gerekleri olan ne varsa Alevilere karşı uygulanıyor. Mezarlıklarına, kutsal inanç mekanları olan türbelerine, inanç liderlerine, folklorlarına, bütün yaşam kentleri ve beldelerine saldırı yapılıyor. Kutsal mekanları yıkılıyor, yakılıyor ve yok ediliyor. Hafız Esat’ın kemikleri bile mezarından çıkarılarak yakıldı ve kabrinin olduğu anıt yakıldı. Alevilerin “Şeyh el Din” (öğreti kurucusu) olarak bildikleri Hüseyin ibn Himden El Hasibi’nin türbesinin 5 müstahdemi katledilerek türbesi yakıldı ve patlatıldı. 

 

Soykırımın bütün bu özelliklerinin yanı sıra Alevilerin ziynet eşyalarına, paralarına, mallarına, mülklerine, iş yerlerine, evlerine ve araçlarına el koyuyorlar. Geçim yaptıkları tarlaları ve bahçelerine el koyuyor, çalıştıkları işten atıyor ve yurtlarını terk etmeye zorluyorlar. 

 

Bütün bu uygulamalar, doğrudan doğruya Türkiye’nin organizasyonuyla yapılıyor. Suriye yönetiminin yıkıldığı 8 Aralık 2024’ten itibaren Türkiye, MİT eliyle sahada etkisi altındaki vahşi terör örgütlerini organize ederek ve hatta doğrudan doğruya kendi görevlileri (Arapça bilmeyenler tercüman aracılığıyla) sahaya inerek bu uygulamaları organize ediyor. O kadar pervasızlar ki, kendilerini gizleme gereği bile duymuyorlar. Türkiye plakalı araçlarla cirit atıyor, katiller sürüsünü Türkiye’nin AKP hizmetindeki Metro firmasının otobüsleriyle katliam yerlerine taşıyor, yönetici MİT kadroları tercümanlar aracılığıyla sahada yer alıyorlar.  

 

 

 

Şimdi bu demografik yapının değiştirilmesi çalışmalarına daha fazla yoğunluk katmaya başladılar. HTŞ yönetimi, aldığı karar gereği Hama ve Hums kentlerinin çevresinde bulunan Alevi yaşam alanlarını tamamen boşaltma ve buradaki Alevileri yerlerinden söküp atma uygulamalarını sistemleştirmiş durumdadır. Bu sistem gereği, bölgedeki Alevileri yerlerinden göç ettirmek için Türkmen, Çeçen, Kırgız çetelerinin egemen olduğu katil çeteleri ile anlaşmış durumda. Göç ettirmenin esasları da belirlenmiş durumda: göç ettirip mallarına el konulan Alevilerin mülklerinin %60’ı HTŞ yönetimine, %40’ı ise göç ettiren çeteye paylaşılıyor. Zorla imza attırma, imza atmayanları katletme, taşınır değerli malları ve varlıklarını gasp etme yöntemleri uygulanıyor. Bu uygulamalar Hama ve Hums’un çevresindeki bütün Alevi belde ve köylerinde olduğu gibi Lazkiye’nin çevresinde de uygulanıyor. Demografik yapının değiştirilmesi ve yeni nüfus terkibinin oluşturulması için iki tane parti kurdular; Hizb el Adali vel İnma’ daha sonra Hizb el Adali vel İmar. Her iki parti ismi de Adalet ve Kalkınma Partisi anlamına geliyor. Bu kadar pervasızlar işte. Bu partileri kurduranlar, sahada bu partilerin faaliyetlerini organize edenler, bu işte Lazkiye kuzeyindeki Türkmenleri kullananlar, mallara çökme operasyonlarını yürütenler hep Türkiye’den gelmiş, ellerinde dosyaları ve yanlarında tercümanlarıyla Türkiye Türkçesi konuşan MİT görevlileridir. 

 

İşin özeti, Türkiye, Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı zamanında Alevilere karşı uyguladığı soykırımın aynısını aynı bölgede tekrarlıyor. Suriye’de yarattığı kaosun tozu dumanı içerisinde pervasızca bunu hayata geçiren bu Yezit zihniyeti, İsrail’in Filistinlilere yaptığının aynısını Suriye’de Alevilere karşı uyguluyor. Boşuna “Türkiye ile İsrail ikiz kardeştir” demiyorum. Uluslararası haydutlukta, zorbalık ve zulümde, katliam ve soykırımda her iki devlet birbirinin aynı uygulamalarını kopyalayıp uyguluyor. Hamasi söylemlerde birbirlerine karşı esip gürlemeleri, iki çakalın bir leşi parçalarken en fazla payı almak için birbirlerine hırlamasından farksızdır. 

 

Şu anda Alevilere karşı bu uygulamaları hayata geçirme olanağını Suriye’de bulan Türkiye iktidarının aynı uygulamaları Türkiye’deki Aleviler için uygun zaman bulduğunda hayata geçirmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur. 6 Şubat depreminde ve sonrasında Antakya’daki Alevi halkına karşı yapılan önce ölüme terk etme, ardından yaşam alanlarını yaşanmayacak hale getirerek göç etmeyi teşvik etme, daha sonra ise mülksüzleştirme, mallarına el koyma uygulamaları ile demografik yapının değiştirilmesi çalışmaları zaten yürürlüktedir. Depremin hemen ardından yazdığım makalelerde devletin bu niyeti üzerine dikkat çekmiştim. Şu anda yaşananlar da aynen öyledir. Bunun yanı sıra Reyhanlı katliamı dahil olmak üzere şimdi de sık aralıklarla devam eden bölge Alevi halkına yönelik provokasyon çabaları iblis Sultan Selim zihniyetli siyasal İslamcı iktidarın amacı ve hedefini ele veriyor. Kaldı ki bu amaç, bu devletin, dönemsel yönetici erklerden bağımsız olarak tarihsel hedefidir. 500-600 yıldan bu yana bölgemizdeki siyasal İslamcı egemenlerin değişmeyen zihniyeti budur. Ve ne yazık ki bu zihniyeti tabandaki halk kitlelerine de sirayet ettirmişlerdir. 6-7 Eylül pogromunda, Maraş, Çorum, Sivas katliamlarında halk kitlelerinin etkin olarak kullanılmış olması bunu kanıtlıyor. 

 

Bu gerçeği bilerek ve bilince çıkartarak Alevi toplumu gardını almak zorundadır. Bunun ilk ve kaçınılmaz yolu kendi örgütlülüğünü yaratması ve direnmenin gereklerini her alanda yerine getirmesidir. Alevi halkı Suriye’de bu acı gerçeği katledile katledile öğrendi, Türkiye’deki Alevilere bunun yeterli ders olması gerekir. Yoksa burada da aynı musibet bu topluluğu bekleyecektir.  

 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!