“TUFAN EL AKSA” DİRENİŞİN ZAFERİDİR (Mihrac Ural)
Gazze şehri ölüm şehridir. 10 gündür bitip tükenmeyen bombalamalar altında yaşam sürdüren bir şehirdir. Bu şehrin tarihinde her zaman bir kıyım yaşanmıştır her zaman ölüm kapısını çalmıştır. Ancak bu şehir direnmeye devam etmektedir. Öylesine güçlü bir iradeyle yaşamaya devam etmektedir ki bu şehrin direncini yeryüzünün hiçbir şehri gösteremez. İsrail, ölüm süreçlerini dayattıkça bu şehir daha da güçlü olarak karşımıza çıkmaktadır. 10 gündür savaşın en melanetli silahları, bombaları altında yaşamaya devam etmektedir.
10 Gündür süren ve her açıdan tamamlanmış olan İsrail hava deniz ve kara birlikleri Gazze’ye girme planını hayata geçirememektedir. Gazze’nin tüm alt yapı ve üst yapılarını yerle bir eden bombalamalar sürerken şu ana kadar kara harekatını başlatma durumuna girmemiştir. Bizler 10 gündür bu girişimin nasıl da başlayacağını merak ederken ABD Dışişleri Bakanı’nın bölgede tüm liderleri dolaşmasıyla ortaya çıkan sonuç “Gazze girilemez” olarak belirmiştir. Bunun üzerine İsrail’in Gazze’ye ayak basması zor gibi görülmektedir. Bu adım Hamas’ın zaferine yeni bir halka daha katmış olacaktır.
ABD İsrail’e koşulsuz destek sunmaktadır. Silahların her türünü anında, savaş başlar başlamaz sunmaktadır. Ancak, ABD İsrail’in bu gözü dönmüş Gaze’yi işgal etme çabası bölgesel bir savaşla sonuçlanabilir. Lübnan üzerinden Hizbullah, Doğudan Irak ve İran, Kuzeyden Suriye, hatta Ürdün’ün bu savaşta rol alacağı kesindir. Böylece savaş bölgesel bir mahiyet almış olur. Türkiye’yi saymıyorum, çünkü Türkiye’nin söylediği her söz sahtedir ve İsrail yanlısı tutumlarıyla tarihsel olarak bellidir. Bölgeyi dev bir savaş alanına çevirmek öncelikle ABD’nin çıkarına değildir. O, bölgenin sürekli karışık durmasını yeğlemekte sonuçta bitecek bir savaşa girme çabasında olmamaktadır. Bu anlamıyla ABD, Netanyahu’nun Gazze’ye girme heyecanını söndürmek üzere Dışişleri Bakanı’nı bölgede tutmakta ve bölge liderlerinin kanaatlerini taşıyıp onun bu girişimini söndürmeye çalışmaktadır. Aksi takdirde 10 gün aradan sonra Gazze’nin kara harekatına muhatap olmaması bundandır.
İsrail’in Gazze’yi tasfiye planı Gazze halkının top yekun Sina çöllerine sürülmesi yönündedir. Böylece Gazze halkı topraklarından koparılacak, çöl yaşamına mahkum edilecektir. Bu konuda Arap liderleri hem fikirdir; Mısır ısrarlı biçimde Refah sınır kapısını kapatmakta hiçbir Gazzeli’nin bu kapıdan giremeyeceğini ilan etmektedir. Aradan geçen 10 günde İsrail yavaşça diz çökmektedir. Bu diz çöküşe, yardım malzemelerinin Gazze halkına dağıtılması ve Gazze’de yer alan yabancıların Refah sınır kapısından çıkış yapmalarına müsaade edilmesinde tanık olmaktayız. Bu yumuşama biraz daha zorlanırsa ateş kesin ilanına kadar uzanacaktır.
Hamas, “Tufan el Aksa” harekatıyla tarihin en önemli girişimini başlattı. Bu İsrail içlerine doğru bir eylemdi. Öyle ki, ele geçirilen esirler başlı başına bir zafer ifadesidir. 125 Esir Hamas’ın elinde tutsak bulunmaktadır. Bu rakamlar daha çok olabilir de. Ancak bu sayı İsrail için tarihin en büyük sayısıdır ve savaşın sonuçlarını, barış görüşmelerinin temel dokusunu oluşturacaktır. Ki an itibariyle İsrail’in tutsak aldığı tüm esirler için önemli bir özgürlük kapsı olacaktır.
Gazze’den düzenlenen saldırılarda 1300 İsrailli’nin öldüğü, 3 bin 436 İsrailli’nin yaralandığı aktarılmıştı. Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in saldırılarında Gazze’de 724’ü çocuk, 458’i kadın 2 bin 215 kişinin öldüğünü, 8 bin 714 kişinin yaralandığını duyurmuştu. Bu bilgiler gerçekte daha fazla da olabilir ancak her iki tarafın da savaş nedeniyle kayıpları bunlardır ve bunlar Hamas için önemli birer sayı değildir. Hamas, elinde bulunan esirleri doğru kullanıp uygun bir ortamda kullanma şansına sahiptir ve bu zaferin en önemli kesitini oluşturacaktır.
Savaş tüm boyutlarıyla sürmektedir. İsrail’in düşeceği her hangi bir hatayla bölgesel çatışmaya dönüşebilir. Hizbullah böylesi bir açık beklemektedir. İran da Suriye’de böylesi bir açığın çıkması halinde İsrail’i ezecek bir başlangıca yönelebilir. Ne Suriye’nin ne de İran’ın böylesi bir savaşı zorlaması gündemde değildir. Ancak İsrail böylesi bir hataya düşerse bölgesel çapta uzun erimli bir savaşın açılacağı da açıktır.
Türkiye’nin bölgesel bir savaşta yeri İsrail’den yana olacaktır. Bu açık tavırlarıyla olmasa da, masa altından geliştirilecek ilişkilerle İsrail yanlısı olacağı açıktır. Erdoğan, Türkiye’nin arabulucu olarak davranışlar sergilediğini söylense de böylesine büyük bir savaşta İsrail’den yana tutum takınacaktır. Bunu anlamak için İsrail-Türkiye arasında on yıllardan beri süre gelen ilişkileri gözden geçirmek yeterlidir; 1948 Arap İsrail savaşında,1950 başlarında Arapların İsrail’i tanımaları için Menderes’e çağrı yaptırmaları, 1969 savaşında ve 1973 savaşında, 1982 Haziran savaşında, 1987 I.intifadası ve 1994 Tansu Çiler’in ziyaretiyle yoğun olarak başlayan iktisadı ilişkiler gündeme gelmiştir. 2000‘li yılların sonunda Ariel Şaron’un Mescidi Aksa ziyaretiyle ortaya çıkan II. İntifada ve Haziran 2000’li yıllar ve 2006 Hizbullah’ın galip gelmesiyle ortaya çıkan tüm savaşlarda Türkiye açık olarak İsrail tarafında yer aldı. 2008’de Gazze’ye karşı saldırıda, 2010’da İsrail’in kuzeyinde çıkan ormanların söndürülmesi için uçak gönderilmesi gibi gelişmelerdeki tavırlar aradaki muhabbetin derinliğini anlatması için önemli bir örnektir. İsrail’le her dönemde birlik olan bu ilişki Erdoğan’a, Amerika’dan üstün vasıflara haiz bir Yahudi ödülüyle mükafatlandırılmıştır.
Şimdi de Tufan el Aksa savaşı başladı. Türkiye yine arada laflar etmekte ve “arabulucu” olacağı sinyalleri vermektedir. Hepsi yalan, hepsi sahtekarlıktır. Onlar İsrail’den yanadır ve onlarla omuz tutarak Filistin halkının ezilmesine yol açacaktır. Ancak Türkiye halkı bu tutumları yakından takip etmekte ve Filistin halkının yanında gerçekçi tavır alışını gösterecektir.
(17 Ekim 2023)
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
