Atak Logo

Atak Menü

SURİYE CUMHURBAŞKANI MAZLUM ABDİ OLMALIDIR (Mihrac Ural)

22 Temmuz 2025, 12:16 | Yazar: Mihrac Ural | Kategori: Ortadoğu
SURİYE CUMHURBAŞKANI MAZLUM ABDİ OLMALIDIR (Mihrac Ural)

 

Suriye’nin bu talihsiz koşullarında, Colani’nin bırakıp kaçtığı Cumhurbaşkanlığı makamına en uygun aday olarak Mazlum Abdi’yi görmekteyim. Yetenekleri ve tecrübeleriyle başarılı bir Suriye insanı olan Mazlum Abdi’nin Cumhurbaşkanlığı’na getirilmesinin isabetli olacağını düşünüyorum. Bu Suriye insanı, tarihiyle uyumlu, girdiği tüm süreçlerden başarıyla çıkmış, farklılıklarıyla tüm toplumda sevgi kazanmış, adil yönetim, hak eşitliği ve demokratik toplum yasalarına en uygun olanı yaşama geçirmiştir. Suriye toplumunun demokratikleşmesi, anayasal, laik seçim sisteminin oluşturulması için mücadelede öncü role sahip olan Mazlum Abdi Suriye Cumhurbaşkanlığı makamına yakışan bir kişilik sergilemektedir. 

 

Suriye devleti çökmüştür. Bu çöküşün sorumlusu doğrudan Heyet-i Tahrir El Şam’dır (HTŞ). Suriye devletini yıkan, tüm kurum ve kuruluşlarıyla lağveden ve yerine tarihin en kanlı dönemini halka dayatan da HTŞ’dir. Henüz iktidar bile olmadan, kendisi ve davulcularıyla birlikte toplumsal kavgayı azdıran söylemlerle devlet kurmaya kalkıştı. Oysa devlet yeniden kurulacaksa, toplumun farklılıklarını göz önüne alarak, ortamı yatıştıran politikalar üreterek, toplumun tüm bireylerine eşit davranarak işe başlanmalıdır. Bu barbarlar, günü birlik yürüttükleri kıyım politikalarıyla, toplumun yaralarını deştiler, olmayan yerde cihat çağrısı eşliğinde kanlı kıyımlar yaptılar. Suriye’de artık hiç kimse rahat değildir. 

 

Bu memnuniyetsizler arasında ılımlı İslami çevrelerin olması hiç de şaşırtıcı değildir. Sünni mezhep ayrımcılığı, Sünnilerin asla kabul etmeyecekleri terörist Selefi mezhep yaklaşımlarıyla geride kalan her şeyi yakıp yıktılar. Şam, Halep, Humus, Hama ve diğer şehirlerde yaygın biçimde Sünni topluluktan toplanan haraçlar ve ticaret adamlarını kaçırarak fidye talep etmeler öylesine yaygınlık kazandı ki, eski dönemlerde hiç rastlanmayan bu çirkin eylemler HTŞ’nin işi olarak gündeme geldi. HTŞ bir Sünni örgütü değil de bir vahşet sembolü halini tescillemiş oldu. Selefi terör örgütü olarak hiçbir şekilde devlet kurma diye bir derdi kalmamış: hırsızlık, kelle kesme gibi vahşet eylemleriyle toplumdan uzakta, toplumu katletmeye yönelik bir şebeke halene gelmiştir. 

 

HTŞ öncelikle Alevileri yok etmek istedi. Bu pratik 2011’de başlayan savaşta tüm çirkinliğiyle belirginleşti. 6-7-8 Mart 2025 tarihleri arasında 50 000 (Elli bin) Alevinin katledilmesi, önceki yıllar içinde toplam 150 000 (Yüz elli bin) Alevinin öldürülmesi bu vahşetin ne anlama geldiğini yeterince açık hale getirir. Halen günü birlik Alevi katliamları sürmektedir, bunlara SEBİYE (cinsel istismar ve satış için kaçırılan kadın ve kızlar) olarak kaçırılan kadın ve genç kızları da eklemeliyiz. Sayıları yüzlerce olan bu SEBİYELER zaman zaman ağır para taleplerine maruz kalmaktadır. Anlam veremeyeceğimiz insanlık dışı, orta çağ anlayışıyla sürmekte olan bu vahşet uygulamaları Suriye toplumsal yaşamını zehir haline getirmiştir. Aleviler, örgütlenmeye, bu zalim gidişe dur demeye hazırlanırken aynı hedefler altında Dürziler kıyılmaya başlandı. 

 

Colani zulmü Hristiyanları lime lime doğradı. Suriye’nin her yerinde haçları yıkıldı mezarlıkları parçalandı. Cisir el Şuğur’da Hristiyanların merkezi olarak bilinen kiliselerinde yıkım yapıldı, karşı gelenler ise öldürüldü. Bu kıyım her gün tekrarla yapıldı. Bu katliamlar ferdi olarak algılandı. Ama 22 Haziran 2025 Pazar günü Mar Ilyas Kilisesine yapılan intihar saldırısında 25 kişi öldürüldü 63 kişi de yaralandı. Bu cehennemi girişimin sahibi Colani’dir. Kendi elemanlarından biri tarafından yapılan bu korkunç eylem Colani’nin vahşet dolu ruhuna önemli bir göstergedir. Hristiyanlar gelişmeleri sessizlikle izlemelerine karşılık her gün yeniden katlediliyorlar. Hristiyanlar, son günlerde Suveyda şehrinin savunmasında da kıyıldılar. Yüzlerce Hristiyan idam mangalarının korkunç kıyımına maruz kaldı. Bu şiddet hala devam etmektedir. 

 

Dürziler, Suriye toplumunun en temel topluluğudur. Sultan Başa el Atraş döneminde Fransızlara karşı sürdürülen mücadele, anti emperyalist niteliğiyle Suriye tarihini şerefle süslemiştir. HTŞ bu şerefli tarihi ayaklar altına almıştır: Sultan Başa’nın fotoğraflarını ve şehir meydanlarındaki heykellerini yıkmış, ayaklar altına almıştır. Bununla kalmayan bu barbar çeteler bir süre önce Şam’ın büyük mahallelerinden Jaramana ve Sıhnaya’da yüzlerce yiğit Dürzi’nin kanına girmiştir, Sıhnaya belediye başkanını ve onlarca Dürziyi öldürmüştür. Jaramana’da şu ya da bu sebeple katliamlar yapmıştır. Bunun sonuncusu, sözde bir Dürzi şeyhinin peygamber efendimizle alay ettiği söylenerek galeyana getirilen bu vahşi topluluk, yüzlerce Dürzi’nin katledilmesine yol açmıştır. Dürziler yiğit insanlardır, çağrıları “Suriyelinin kanı haramdır” şeklinde olmasına rağmen, bu vahşet topluluğu önüne geleni katletmiştir. Bu kıyımın sonuncusu şu günlerde, göçebe Arapların Bedevi diye organize ettikleri topluluklar eliyle icra ediliyor. Bu öylesi kanlı kıyım haline geldi ki, 4000 (dört bin) insanın öldüğü, cesetlerin yakıldığı, balkonlardan insanların atılarak öldürüldüğü bir vahşet görüntüsü sunmuştur. Dünya ve Suriye bu akıl almaz görüntülerle sonu belli olmayan kıyımlara tanıklık etmektedir.  

 

Bu cehennem coğrafyasında Kürtler kendilerini korumaya almış durumdalar. Ama Kürtlerin bu vahşet güruhuyla savaşı, geçmiş yıllarda olduğu gibi halen devam etmektedir. Der el Zor yine bu güruhların saldırılarına ve kıyım yarışlarına sahne olmaktadır. Kürtler bu savaşları vere vere, şehitleri on binleri aşa aşa bugüne geldi. Kobani zaferi, yüzlerce şehitle kazanıldı. Bu zafer Rojava’nın sağlam temellere oturtulmuş yazgısıdır. Kürtler, bu uzun soluklu yürüyüşlerinde, farklılıklarıyla temayüz eden tüm toplulukları yönetme, barış içinde hakları ne ise onu verme deneyimlerini kazandılar. Rojava sadece Kürtlerin değil; Arapların, Süryanilerin, Keldanilerin, Ermenilerin ve diğer tüm azınlıkların eşit haklar altında yaşamalarını garantilemiştir. Bugüne dek yapılan kışkırtmalara karşın hiçbir farklılık bölücülüğe yönelmemiştir.   Bütün bu karmaşanın düzgün yürümesi büyük tecrübe ve metanet ister. İşte bu metanet ve akılla yürütme işinin başında Mazlum Abdi geliyor. 

 

Mazlum Abdi, bir insan olarak ve siyasi-askeri lider olarak gördüğüm, tanığım en önemli şahsiyetlerdendir. Uzun yıllara dayalı tecrübesiyle, sürekli zafer kazanan bir insan olarak Rojava’yı yöneten bir lider olarak, Suriye’nin bu zor koşullarında Cumhurbaşkanlığı görevini alması önemlidir. Sıradan bir insan değildir, Colani gibi katliam peşinde koşmayan, toparlayıcı, ekonomik olduğu kadar siyasal yapılandırıcı olarak Suriye’nin bugünü için geçerli bir adaydır. Bugün Suriye’nin ihtiyaçları için Mazlum Abdi en önde koşturan bir liderdir. Kendisi bu talebi hiç dile getirmedi ama uluslararası planda olduğu kadar Suriye’de aklı başında olan herkesin önereceği bir liderdir. O, gençliğinde Başkan Öcalan’ın ellerinde büyümüştür. Başkan Öcalan’ın göz bebeklerinden biriydi ve bu uzun tarihte Kürt halkını zaferlere götürmüştür. Bu emin ellerde büyüyen Mazlum Abdi Suriye için tarihi bir öncüdür, Suriye’yi ayrımcılıktan kurtaracak biricik lider odur. 

 

Colani, ahlaksız bir kaçaktır. Ülkesi bombalanırken kaçmak gibi onursuzca tavır takınmıştır. İsrail, Şam’ı bombalarken Colani Hums’a kaçarak korkaklığını göstermiştir. O Dürzilere karşı kışkırttığı Bedevilere teşekkür ederek, devlet olma bilincini değil de savaşan taraflardan biri olarak tavrını ortaya koymuştur. Bu, onun bir özelliğidir. Şam şehrini tüm bakanlarıyla birlikte terk etmiştir. İdlib’e sığınarak, kendisi gibi korkakların devlet mefhumu yerine şebeke kurallarını işletmiştir. Colani, iktidarı aldığı gibi terk etmiştir. Bugün iradesi bozuk olanlar açısından seçilmemiş bir Başkan olan Colani Suriye’de yeri olmayan, hiçbir kurum ve kurulda sözü geçmeyen, hatta silahlı terör örgütleri arasında yeri kalmamış olan sıradan bir teröristtir. 

 

Suriye, tarihin en anlamlı ülkelerinden biri olarak, uygarlığın, alfabenin, şehirleşmenin tüm özeliklerini taşıyan bir ülke olarak durmaktadır. Bu uygarlık toprakları, zalim bir gericilik tarafından toplumlar arası kıyımı esas alarak yönetilemeyecektir. Bizlere gerekli olan; barışı koruyacak, toplumlar arası dengeleri anlamış tecrübeli bir lider ve sistemdir. Alevilerde, Dürzilerde diğer Müslüman çevrelerde bu ortak kanaat güçlenmektedir. Bu kriterleri taşıyan Mazlum Abdi’yi Suriye Devleti Cumhurbaşkanlığı’na uygun görüyor, hiç vakit kaybetmeden bu makamı bu lidere teslim etmeliyiz, diyorum. 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!