Atak Logo

Atak Menü

ROJAVA ZORU YENECEKTİR (Mihrac Ural)

14 Ekim 2025, 16:19 | Yazar: Mihrac Ural | Kategori: Ortadoğu
ROJAVA ZORU YENECEKTİR (Mihrac Ural)

Zoru yenmek kolay değildir. Zor koşullar Rojava’yı kuşatmıştır. Türk tarafının organize ettiği girişimler bu kuşatmanın temelini oluşturmaktadır. MİT bu çabaların mimarı olarak rolünü oynuyor, bu kirli yapı kendisi kadar kirli işlerle meşgul oluyor. Bazı Arap aşiretlerinin organize edilmesi, finansal destek sağlanması gibi uygulamalar bu çabaların bir parçasıdır. Bu noktada, Katar banka olarak devreye giriyor. Türkiye ile Katar’ın Suriye’nin bugünkü durumuna etki eden başlıca aktörlerden biri olduğu düşünülmektedir. Rojava ise, bir devletin bile zor kaldırabileceği ölçüdeki kuşatma ve baskı koşullarına rağmen direnç göstermeye devam etmektedir. 

 

Colani, yüksek miktarda parası ödenen müsteşar Thomas Barrack tarafından korunmakta ve Rojava’ya karşı eğilimlerini güçlendirmektedir. New York’a yaptığı ziyaret sürecinde, BM’deki temaslar sonrasında Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) “entegrasyon” adı altında yeniden yapılandırılmasına yönelik girişimlerin yoğunlaştığı görülmüştür. Barrack’ın, Colani’nin danışmanı olarak, daha önceki “tek ordu, tek millet, tek bayrak” söyleminden kısmen geri adım attığı gözlemlenmektedir. Ancak Suriye genelinde yaşanan karmaşık koşulların, bu tür geri çekilmeleri zorunlu kıldığı değerlendirilmektedir. Buna rağmen, federal bir sistemin oluşumuna karşı tutumun sürdüğü görülmektedir. Son on yılda Rojava’da uygulanan özerk yönetim modeli, bölgede yaşayan farklı toplulukların yararına bir sistem olarak öne çıkmaktadır. Bu uyumun bozulması ve merkeziyetçi bir yapıya dönüş çabaları isabetsiz olacaktır. Rojava, bu kazanımlarını koruma mücadelesini sürdürmekte kararlıdır. 

 

Diktatör Erdoğan, BM 80’inci oturumundan dolayı New York’ta bulunuyordu. Trump’la görüşme taleplerinin ilk etapta reddedildiği, ancak daha sonra savunma sanayisiyle ilgili bir anlaşmanın devreye girmesiyle temas zemininin oluştuğu belirtilmektedir. Bunun için 225 uçak alımı dahil olmak üzere, 20 yıllığına LPG alım anlaşması, ABD’ye karşı gümrük oranlarının düşürülmesi ve bazı kalemlerde sıfırlandırılması, vb. tavizleri bir büyük rüşvet olarak sunmuştur. Beyaz Saray’da yapılan görüşmede, tarafların Rojava ve Suriye’nin kuzeyi konularını da ele aldığı bilinmektedir. Erdoğan’ın, ABD’den SDG’ye yönelik operasyonel izin talep ettiği, ancak Trump yönetiminin bu konuda net bir onay vermediği ifade edilmektedir. Rojava güçleri, olası bir askeri müdahaleye karşı ABD, böylesi bir savaşa onay verse bile Rojava kendi ilkeleri etrafında koruduğu halkın çıkarları için direneceğini ifade etti. 

 

Rojava, çağdaş bir yönetim anlayışı içinde yapılanmaktadır. Çağın gerektirdiği tüm unsurlar — demokrasi, toplumsal katılım, adalet, özgürlük ve seçim süreçleri — bölgede uygulanmaya çalışılmaktadır. Colani bu çağdaş verileri birer öcü olarak görmektedir. İktidarı gasp ettiğinden bu yana geçen 10 aylık süreçte hiçbir HTŞ yöneticisi demokrasi, halkçılık, özgürlük kavramlarını asla telaffuz etmemiştir. 

 

 

 

 

Bu grupların temel yaklaşımı, ulus temelli değil, daha çok dini ve mezhepsel temellere dayanmaktadır. Kadın hakları konusunda da ciddi farklılıklar yaşanmaktadır. Kadın bu sefil teröristlerce hiçbir değere sahip değildir. Bunun için, SDG’de yer alan 30 bin savaşçı kadına karşı tepkileri yoğundur. Rojava bu hayasızlara karşı kadın haklarını sonuna kadar savunacaktır, kadınlar verilen haklarına sahip çıkarak kendi yönetimlerini koruyacaklardır. 

 

Rojava, çağdaş değerleriyle bölgesinde demokratik bir örnek oluşturmaktadır. Bu yapının başarıya ulaşması, bölge halklarının dayanışmasıyla mümkündür. 

 

Arap aşiretleri çok kaypaktır. Para ya da başka nedenlerle her şeyi satabilirler. Bu nedenle Rojava yönetimi, bu aşiretlerle ilişkilerini dikkatli bir politika üzerinden yürütmektedir. Bugüne kadar bu yaklaşım, yönetimin adil ve eşitlikçi bir yapıya sahip olduğunu göstermiştir. 

 

Kuzeydeki bazı aşiretler, tarihsel bağlarını temel alarak Kürtlerle dayanışma içinde hareket etmektedir. Bu dostane ilişkiler, diğer aşiretler üzerinde de olumlu etkiler yaratmaktadır. Yine de bu süreçte dikkatli olunması gerektiği vurgulanmaktadır. Başkan Öcalan bu gerçekleri iyi biliyor, yakın zamanda, kader birliği yapan aşiretlere teşekkür mektubu yazması oldukça önemlidir. 

 

İlham Ahmed, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nde önemli bir siyasi figürdür. Kendisi genellikle dış ilişkiler ve uluslararası diplomasi alanlarında görev yapan üst düzey bir yetkili olarak tanınmaktadır. En çok, Özerk Yönetim’in yürütme organı olan Suriye Demokratik Meclisi’nin (SDM) Yürütme Kurulu Üyesi sıfatıyla öne çıkar. Bu göreviyle, Batı başkentlerinde ve uluslararası forumlarda Özerk Yönetim’in en üst düzey temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Ayrıca, Suriye’deki Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile de güçlü bağlara sahiptir. İlham Ahmed, bölgenin hem siyasi yapılanmasında hem de dış ilişkilerinde etkin bir rol oynamaktadır. 
  

İlham Ahmed, “Mazlum Abdi’ye Suriye Savunma Bakanlığı teklifi yapıldığı” yönünde açıklamalarda bulunmuştur. Bu teklife verilen yanıt, “Biz halklarımızın haklarını savunmak için buradayız ve mücadele ediyoruz; makam ya da unvan için değil” şeklinde olmuştur. Bu yanıt,  Rojava’nın üstünlüğünü ve SDG’nin, halkı için savaşan bir örgüt olduğunu gösteriyor. 

 

Colani gibi satılmış figürler yalnızca kendi egemenliği için çırpınıyor ama bu çırpınışları fayda getirmiyor. İktidarı aldığı gibi tekrar teslim etmek zorunda kalacaktır. 

 

Rojava, aynı zamanda Kürt varlığını temsil eden bir bölgesel yapılanmadır. Ancak Özerk Yönetim’in denetimi altındaki bölgelerde yoğun bir Arap nüfus da yaşamaktadır. Bu nedenle yönetim, etnik ve kültürel çeşitliliği koruyan, kapsayıcı bir demokrasi modelini benimsemektedir. Ancak bu durum, bazı güçlerin çıkar çatışmalarına yol açabilmektedir. Yine de bölgedeki bu deneyim, Orta Doğu’da halk temelli yönetim anlayışının gelişmesi açısından önem taşımaktadır. 

 

Bunun bilincinde olan diktatör Erdoğan rejimi ve bu rejimin dostu olan Arap ülkeleri Rojava modeline karşı çılgınca kirli işler çevirmekte, bol keseden paralar dökmekte ve sonuç alabileceğini sanmaktadır. Ancak bu tür girişimlerin uzun vadede bölgedeki istikrara katkı sağlamadığı görülmektedir. 

 

Şam yönetimi konusuna gelince, bölgesel dengeler açısından buradaki siyasi tablo oldukça karmaşıktır. Şam artık İsrail’in denetiminde bir piyondur. Bu nedenle, Şam’daki karar alma süreçlerinin bölgesel aktörlerle sıkı bir etkileşim içinde olduğu görülmektedir. 

 

Bu bağlamda, Colani’nin danışmanı Thomas Barrack’ın talebi üzerine SDG güçleri adına General Mazlum Abdi ve heyetinin Şam’a davet edilmesi, iki taraf arasında diplomatik bir temas olarak görülmüştür. Bu görüşmeler, Rojava yönetimi açısından bir meşruiyet ve kendini kabul ettirme bakımından Rojava’ya güç vermektedir.  

 

Son haftalarda Halep’in Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerinde yaşanan çatışmalar da bu sürecin zorluklarını göstermiştir. Yaklaşık 500.000 Kürt nüfusunun yaşadığı bu bölgelerde çıkan olaylarda, Colani teröristleri öyle güzel bir direnmeyle yüz yüze kaldılar ki, mahalleleri kuşatan ancak hiçbir sonuç elde edemeyen ve kısa sürede ağır darbeler yiyen teröristler teslim olmaya başladılar. 

 

Bu gelişmeler, Rojava güçlerinin savunma kapasitesinin yüksek olduğunu ve bölgesel çatışmalarda kararlı bir tutum sergilediğini göstermektedir. Nitekim, sonrasında taraflar arasında müzakere zemini oluşmuş ve Şam’da diyalog süreci başlatılmıştır. Bu durum, Rojava’nın bölgesel denklemde artan ağırlığını ve diplomatik etkinliğini göstermektedir. 

 

colani-ile-mazlum-abdi-arasinda-ilk-gorusme7473632926239853943

 

Thomas Barrack’ın da aralarında bulunduğu bir toplantıda, Colani ve Mazlum Abdi bir araya gelerek müzakerelerde bulundular. Toplantıda beş ana madde üzerinde uzlaşı sağlandığı ifade edildi. Bu maddeler aşağıda şu şekilde sıralanabilir: 

 

1-Ortak askerî yapılanma: 
SDG unsurlarının belirli bir Suriye ordu birimi olarak entegrasyonu. Bu arada SDG’nin yapısal bütünlüklü olarak kalması ve özerk yönetim sahasını denetlemesi ve oluşacak yeni Suriye ordusunu eğitimden geçirme gibi görevler üstlenecektir. Savaş bölgelerinde tümden ateş kes ilan edilecek ve savaşa son verilecektir. 
 

2. Kuzey sınır güvenliği: 
Türkiye sınırındaki bölgelerin kontrolünün Suriye rejimi ve SDG tarafından ortak sağlanması. 

 
3. Kamu hizmetleri ve kaynak paylaşımı: 
Bölgedeki petrol, su, elektrik gelirlerinin yönetimi ve kamu kurumlarının yeniden yapılandırılması. 

 
4. Yerel yönetim otonomisi: 
Özerk Yönetim’in idari yetkilerinin Suriye anayasası çerçevesinde tanınması. Federasyon hakkının tanınması. Ülke çapında bu işlerliğin tüm azınlıklar için geçerli olması. 

 
5. Siyasî temsil: 
SDG/SDM’nin Suriye anayasa görüşmeleri ve siyasi süreçlerde resmen yer alması. 
 

Bu temel maddeler, daha geniş kapsamlı bir çerçeveyi de içermektedir. Örneğin, Kürt kimliğinin tanınması ve Kürt dilinin anayasal güvence altına alınması yönünde bir mutabakata varıldığı belirtilmektedir. 
 

Yeni anayasanın hazırlanması sürecinde, tüm azınlıkların eşit haklara sahip olması ve toplumsal temsiliyetin korunması ilkesinin ön planda tutulacağı ifade edilmiştir. Bu kapsamda, tarafların anayasa yapım sürecine kapsayıcı bir anlayışla yaklaşmaları gerektiği vurgulanmıştır. 
 

Colani ve çeteleri anayasa işinden anlamaz ve bunu çocuk oyuncağı sanıyorlar ama, Suriye’nin demokratik güçleri halkların hakları için mücadele etmektedirler. Öyle, ben yaptım, oldu diyerek bir anayasa yapılamayacağını görecekler.  

Ayrıca, zorla yerlerinden edilen Afrin ve diğer bölgelerdeki halkların evlerine geri dönmesi konusunda da ortak bir anlayışa varıldığı ifade edilmiştir. 
Bu karar, bölgesel barışın ve toplumsal uzlaşının sağlanmasına yönelik önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. 
  

Yukarıda belirtilen maddeler, tarafların muhtemel gündemlerine dair yapılan bir analiz niteliğindedir. Görüşmeler gizli yürütüldüğü için, üzerinde mutabık kalınan noktaların kesin detaylarını doğrulamak şu an için mümkün değildir. Kesin bilgiye ulaşmak için tarafların resmi açıklamalarını beklemek gerekmektedir. Ancak mevcut veriler, Rojava’nın bölgesel ve diplomatik anlamda önemli bir ilerleme kaydettiğini, zorlayıcı koşullara rağmen süreci diyalog temelinde yürütme iradesini koruduğunu göstermektedir.  

 

 

 

Bu ortak toplantı biter bitmez Colani’nin adamları, Dışişleri Bakanı Esat Şibani,  Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve İstihbarat başkanı Hüseyin el Selami soluğu Türkiye’de aldılar. Türkiye’de ise bu heyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Savunma Bakanı Yaşar Gürel karşıladılar (12 Ekim 2025). Konu elbette  Rojava idi. Bu ahlaksız çeteler Kürtlere karşı şeytani yaklaşımlar içindedirler. Basına sızan bir şey yok, ancak bu öbeklerin toplantısından başka bir şey beklenmez. Rojava bu ipsiz  takıma karşı sağlam duracak, direnecek ve kazanacaktır. Bu çapsız çevreler, kendi çıkarları için her aracı kullanarak, olası birliğin önü kesilerek engeller koyacaktır. Türkiye Colani’nin adamlarına “ülke birliği ve bütünlüğü” adı altında neler neler dayatacaktır. Bunlar da “evet” diyerek bu kirli planlara zemin oluşturacaklar. 

 
  
Bize göre Şam toplantısı çok kritik bir toplantı oldu. Anlaşmalar yeniden yorumlandı, bir kez daha ayrıntılara girildi ve açık sonuç verilmedi. Sözlü anlaşma ne zaman yazılı olacak belli değil. Bu toplantıların sonuca bağlanması çok güç olacaktır. Rojava bu toplantıya bağlı değildir; gücünü halkından alan bu öz yönetim zoru başaracaktır. 

 

Sonuç olarak, koşullar ne kadar zor olursa olsun Rojava dimdik ayaktadır. Tüm mazlumların desteklediği bu yönetim, tecrübesiyle bölgemizde halkların umudu olmaya devam edecektir. 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!