ROJAVA MİLYONLARCA KÜRT DEMEKTİR (Mihrac Ural)
Kürtler haklı bir mücadele sonucunda tarihi topraklarından, tüm terör şebekelerini yenilgiye uğratarak attılar. Bu mücadeleye devletten silah desteği alarak başladılar. Devlet yetersiz kalınca da kendi olanaklarıyla bu savaşı sürdürdüler. Bununla da kalmadılar, siyasi perspektifleriyle de çevrede bulunan değişik ırk ve mezhepleri de toplayarak Suriye’nin üçte birinde yaşamı düzenlediler. Uzun zaman içinde ekonomik, siyasal, askeri ve güvenlik açısından örnek bir tavır göstererek bu alanları ayrıcalıklı hale getirdiler. Açıkçası bu bölge federasyon şeklinde, kendine yeterli olacak tarzda örgütlendiler. İlk kez bu topraklarda Kürtçe dilini okullarda okuttular. Burada Arapça kadar Kürtçe, Asurice, Ermenice ve diğer dil guruplarını eğitime soktular. Mahkemeleri, eğitim sistemleri gibi bir dizi devlet makamını da yaşama geçirdiler.
Rojava’da işler düzgün gidiyor ancak bu düzgün gidişe karşı Arap ırkçıları müdahil olma çabası sürdürüyorlar. Bu bileşkenin düzgün yürümesine itirazları var. Kürtlerin yerli olmadığı, Türkiye göçebesi oldukları iddiasıyla bu düzgün gidişe ırkçılar karşı çıkıyorlar. Esat döneminden kaçmış bir Amid Esed Zibi adında bir eski subay kalıntısı, Suudi Arabistan’dan “Kürtler Suriye’de nüfusun %3-4’ü bile değilken, dev bir alanı ele geçirip oradaki Arap kabilelerinden müteşekkil bir federasyon kuruyorlar” diye tepkisini gündeme getirdi. Bu saçma görüş tüm yönleriyle yalandan ibarettir.
Öncelikle Kürtler 25 milyon Suriyeliler arasında 2 milyona yakın nüfus sahibidirler. Bu nüfuslarıyla da Kürtler Suriye’de “hat el rey” (sulak alan) denilen yerde, Türkiye sınırıyla 10 km bir hatta yerleşikler. Bu yerleşim, binlerce yıla dayalı, büyük ihtimalle bu subay artığının yani Arapların Suriye’ye yerleşmeden çok önceleri bu alanlarda yaşıyorlardı. Kürtler sonradan bu bölgelere gelmediler. Uygarlıklarını bu alanda kurdular; edebiyat, kültür ve sanat eserleriyle bu bölgenin temsilcileri oldular. Araplar bu bölgeye gelmeden önce, Kürtler yerleşik düzene girip kendi uygarlıklarını yerleştirdiler. 40 milyona yakın Kürt insanı bu bölgenin ana dokusunu oluşturuyor. 25 milyon Kürt Türkiye’de yaşıyor, bu sayıya İran, Irak ve Suriye’de ve dünyanın değişik yerlerinde yaşamını sürdüren Kürtler, her zaman yaşadıkları devletler tarafından sömürülüp baskı altında kaldılar. Bu halk hala dört devlet tarafından ezilmekte ve sömürülmektedir. Yaşadıkları alanlar denize açılmayan haliyle, güçlü olan iç yapısına rağmen hep yenildiler ve esir düştüler. Ancak dünya koşulları değişmeye başladı; bu çağda Kürt ulusunun dirilişine ve bağımsızlığına kavuşmasına tanıklık yapacağız.
Kürtler, Afrin’den başlayan, Tel Rıfat, Kobani, Tel Abyad, Ras el Ayn, Dırbasiy, Amuda, Kamışlo, El Maliki, Haseki ve diğer alanlarda etkin olarak yaşıyorlar. Arap yöneticiler bu bölgenin etkin Kürt yerleşimini kırmak üzere Arap Kemeri diye bir proje oluşturdular; bu proje gereği Arap aşiretleri Kürtlerin yerine ve arada kalan yerlerde ise doğrudan Arap aşiretleri yerleştirmek oldu. On yıllarca süren bu girişimler bölgenin coğrafi dengelerini alt üst etti. Buna rağmen Kürtler yaşam alanlarını terk etmeyerek bu projeye karşı direndiler. Bu dirençleri kimliksiz Kürtler diye anılan büyük çoğunluk kimliksiz olarak, her türlü vatandaş hakkından mahrum kalarak yaşayıp bugüne kadar geldiler; kimliksiz olmak, yaşamın her dalında hiç sayılmadan var olma çabasını verdiler. Her ne kadar kimliksiz Kürtler Türkiye ve Irak’tan göç etmiş ve eskiden vatandaşlığın kimi yükümlülüklerinden kaçınmak için bu statüyü kendileri kabullenmişse de kuşaklar geçtikçe bu sorun önemli bir toplumsal sorun haline gelmişti. Bunların bir kısmı Suriye’de doğup büyümüşlerdi, bu durumda bile kimliksiz yaşamak zorunda kaldılar. Beşar Esad iç savaşın etkisiyle bu sorunu çözmek için kararlar çıkarttı. Ancak geç kalmış bir çabaydı, çünkü Kürtler artık kendi haklarını koruyacak bir güce kavuşmuşlardı.
Kürtler, Rojava’da 50’den fazla siyasi parti örgütlemiş durumdalar. Bu sayı basit bir sayı değildir. Suriye’de örgütlü olan tüm siyasi oluşumları bir araya getirseniz bile bu sayıya yaklaşamaz. Geçenlerde (26 Nisan 2025) bağlanan “Kürt Ulusal Birlik Konferansı”nın da gösterdiği gerçek, burada yaşayan Kürtlerin yerli Kürtler olduğu ve sayıca da etkin olduklarıdır. Bu konferans milyonları barındırmıyor olsa asla bağlanamazdı; 2 milyona dayanan Kürt halkı böylesi bir alanı ve bölesi bir gücü kontrol edebilme yetisine sahip olamazdı.

Kürt halkı bugün 100 000 (yüz bin) civarında askere sahiptir. Bu rakam Kürt halkının ne kadar güçlü bir nüfusa sahip olduğunun da bir göstergesidir. Çoğu devletin eli altında öylesine güçlü bir askeri oluşum yoktur. Bu gücü kontrol etmek, uygun mevzilere sevk etmek Kürt halkının gücüne bir işarettir. Tabi ki, bu güç sadece Kürtleri temsil etmiyor, Kürtlerle birlikte o bölgede yaşamını sürdüren ve bu kolektifin altında siyasal tercih yapan Arap aşiret mensubu insanları da içermektedir.
Rojava Kürttür. Bu inkâr edilemez bir tarihi gerçektir. Yapılan eklerle birlikte bu alan Suriye içinde federal kalmak istiyor. Ayrılmak diye bir sorunu yoktur. Ayrılığı gündeme getirenler sadece Arap ırkçılarıdır. Kürtler ısrarla birlikten yanadır, birlikte yapılacak çok önemli görevler olduğunu biliyor da. Birleşik Suriye, federal bir yapıda kaldıkça ekonomik olarak da siyasi olarak da toparlanacak ve olumlu gelişmelere yönelebilecektir. Bizler, Alevilerin de bu federal sisteme bağlı olmasının yararlığını sürekli yazıp duruyoruz. Federasyonu istemek sıradan oluşumların isteği değildir. Rojava Kürtleri bu talebi hak ediyor ve kitle gücüyle de bunu temsil ediyor. Subay artığı Esad Zibi’nin hesap etmediği, ırkçılıkla müptela kanaatlerinin engellediği Kürlerin milyonlarca insanıyla Suriye’de yaşam sürdürdüğünü bu verilerle göstermek bile yeterli olacaktır.
Kürtler, sadece kendi yaşam alanlarında bir yapı kurmadılar, yörelerinde ve yakın bölgelerinde yaşayan Arap aşiretlerini de demokratik bir tarzda, onların da siyasal düzlemde yetkiler vererek ortak yaşama kattılar. Baggara aşireti reisi “biz yüz yıllardır Kürtlerle bir arada dayanışmayla yaşadık. Bugüne geldiğimizde de aynı tutarlılıkla dayanışma içinde olacağız” diyerek Arap aşiretlerinin tutumunu belirledi.
Son olarak da benim Arap aşiretlerine ilişkin kanaatlerimi buradan aktarmak istiyorum. Arap aşiretlerinin tümden böyle tutarlı olacaklarına ihtimal vermiyorum. Bu konuda Rojava yönetimlerine açıkça, Arap aşiretlerine güvenmemek gerektiğinden söz ettim. Bu aşiretlerin, çıkarlarına göre tutum alacaklarını, devletten yana tavır takınacaklarına göndermeler yaptım. Halen öyle düşünüyorum da. Ancak, ekonomik açıdan gelişmiş bir bölge olan bu alanlarda, Arap aşiretlerinin dizginlenmesi mümkündür.
Bu olumlu ve olumsuz yanlarıyla Kürtler milyonlarca insanıyla birlikte federasyonu hak ettiler. Bu gerçeği görmek istemeyen Arap ırkçılarının dönemi de kapanmıştır. Çağımız her milletin, her mezhebin, her kültürel topluluğun kendi kaderini tayin hakkını savunuyor. Bizler de bu savununun öncüleri olarak Kürtler için olduğu kadar Alevilerin de Dürzilerin de Suriye’de kendi kaderlerini belirleme için federasyon tercih etmelerini savunacağız.
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
