Atak Logo

Atak Menü

PKK LİDERLERİ DEVLETİ SORGULUYOR (Mihrac Ural)

18 Nisan 2025, 17:38 | Yazar: Mihrac Ural | Kategori: Ülke
PKK LİDERLERİ DEVLETİ SORGULUYOR (Mihrac Ural)

27 Şubat 2025 tarihli açıklamasıyla Başkan Öcalan bölgede ciddi süreçlerin başladığına işaret etti. Bizler de bu açıklamanın haklı ve isabetli etkilerine ortak olduk, destekledik ve arkasında durduğumuzu ifade ettik. Ama aynı zamanda Başkan Öcalan’ın yaptığı açıklamayla kendi üzerindeki sorumluluğunu yerine getirdiğini, bundan sonra devletin yapacakları şeylerin beklentisine girdik. Bizler devletten çok şey beklemiyorduk, hatta hiçbir şeyin bile devlet tarafından yerine getirilemeyeceğini biliyorduk. Bekleme süreci uzadıkça anlaşıldı ki kaygılarımızda haklıydık. Devletin, PKK’nın eritilmesi, yok edilmesi beklentisinden başka bir arayışı yoktu. Devlet her zamanki rolünü oynuyordu. Ancak PKK öncü kadroları öylesine sıradan liderler değildi. Onlar da süreci yakından takip ediyor ve gelişmelerden haberdardı ve gereken cevabi sorularıyla devletin haksızlığına işaret ediyordu. Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan ve diğer PKK liderleri yaptıkları açıklamalarıyla devletin bildik yanlarını halk önünde açığa vuruyordu. 

 

Başkan Öcalan, yaptığı açıklama ardından sabırla devletin alacağı tutumu ve hayata geçireceği adımları bekledi. Ancak devlet her zamanki gibi bir şey yapmadı. Başkan Öcalan olacakları biliyordu ve ancak siyasal dünyada devletin yapacağı olumsuzlukları halkın kendi tecrübesinde görmesini bekledi. Bu durum PKK liderleriyle uyumlu olan beklentisi gündeme geldi. Devlet PKK liderleriyle Başkan Öcalan’ın birbirine düşeceğini sandı. Ama tam tersine, PKK liderleri yaptığı açıklamalarla “Başkan Öcalan’ın çağrısına sahip çıkın” diye halka seslendi. 

 

Aradan 50 gün geçti, devlet bir adım dahi atmadı. Oysa çağrı yapıldıktan bir hafta sonra devlet tarafından gerekli adımlar atılacaktı! Haftalar birbirini kovaladı, aylar da birbirini kovalayacak gibi duruyor. Newroz’da Başkan Öcalan’ın mesaj göndermemesi bu üzüntüsünün açıkça dışa vurumuydu. Devletin adımlar atması için yasal düzenlemeler yapılması gereklidir, diye gerekçe oluşturanlar yanıldıklarını bilmelidirler. Türkiye Avrupa Birliği yasalarını kendi yasaları olarak onaylamıştır, atılacak herhangi bir adım Avrupa Birliği yasaları çerçevesinde atılabilir. Bu açıdan hiçbir gecikme için neden oluşturulamaz. 

 

 

screenshot_2025-04-18-10-26-27-828-edit_com7293708203585264699

 

 

1993’ten beri anlaşmaya, barışa hazır olan, ancak devletin her defasında malum yanlış siyasetleriyle sonuçlanan bir süreç yaşandı. Her defasında devletin Kürtleri aldattığını gözlemleyen Önder Öcalan bu son çağrısında benzeri sonuçlara muhatap oldu. Zindan koşullarında yapabilecekleri çok sınırlı olan biri olarak, bir sessizlik ve protesto sergiledi. Bu yılın Newroz’unda mesaj yazmayarak tutumunu ortaya koydu. Bu durumda devlet, geçmişte sergilediği yanlışı devam ettirmiştir. Kirli İmralı düzenini sürdürmüş, o zindanın kokuşmuş sisteminde ısrar etmiştir. İmralı zindan koşullarında Kongre toplamak nasıl olacak ki? Bu koşullarda Önder Öcalan ne yapabilir ki? 

 

Devlet Bahçeli’nin “gelsin mecliste grup toplantısı yaparak çağrısını yapsın” sözlerinin ne manası kaldı? Bu çağrıya nasıl cevap versin ki? Ardından “Malazgirt’te PKK kongresini toplasın” sözlerinin ne manası kaldı ki? Bu boş sözlerin bu aldatma üzerine kurgulanan çağrıların hiçbir anlamı yoktur. Devlet, oldum olası aynı şekilde sözler sarfetmekten geri kalmıyor, pratik açısında ise bir hiç olan devlet söylemiyle karşı karşıya kalıyoruz. Önder Öcalan, bir tarihi adımla silahlara son verdiğini açıkladı, bunun için de kararlar aldı, ama devlet bunlarla ilgili hiçbir şey yapmadı. Devlet, PKK’nin bir karmaşa yaşamasını bekledi ama PKK önderleri akıllı tutumlarla, Başkan Öcalan’ın çağrısına sahip çıkarak devletin beklentilerini boşa çıkardı. 

 

PKK, uyarı babında devlete bir askeri harekatla bu tepkisini ortaya koydu. 13 Nisan 2025 tarihinde HPG güçleri Türk askeri üssünü vurdu. Bu eylem PKK’nın ileri teknik düzeyini  de gösterdi.  İnsansız Hava Araçlarıyla (drone) engelsizce askeri eylem yapabileceğini de göstermiş oldu. Bu eylemle,  on bir yılda 15 000 (on beş bin) askeri eylem yapan Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı da bir uyarı oldu. Bu da PKK’nın ateşkes ilanını hiçe sayan, yalanlarla da Önder Öcalan’ın açıklamalarını hiçe sayan Devletin malum yalan mekanizmasına karşı da açık bir tavırdır. 

 

Son olarak DEM heyetiyle görüşen Erdoğan, terörist diye lanse etiği bu heyetin elini sıkmak zorunda kalmıştır. Bunlara da mavi boncuk dağıtmış, sorunun kısa sürede çözüleceğini ifade etmiştir. Erdoğan, bir kez daha yalan söylemiş oldu. Bir kez daha devlet adına aldatıcı sözler vermiştir. Bu kaçıncı söz veriş, bu kaçıncı “yaparız, ederiz” söylemleriyle halkı aldatma çabasıdır? Bu devlet yalanla meşguldür, PKK’ye ve onun temsil ettiği Kürt halkına sunacağı hiçbir şey yoktur. Bu zalim iktidar değişmedikçe Kürt sorununda çözüm olmayacaktır. PKK liderleri haklı olarak eleştirilerini dile getirmekte ve geçen zamanın halkı aldatmaktan başka bir anlamı olmadığını göstermektedir. Biz yine Erdoğan’ın bu son sözlerini bekleyerek devletin yalanla malul hallerini göreceğiz. Bu açıdan gerek Kürt sorunu konusunda gerekse de ülkenin genel diğer sorunlarında en ufak demokratik adımın atılması için bile iktidarın değişmesinin şart olduğu Türkiye’de Kürt halkının umudu iktidar değişikliği olacaktır. Bütün toplumsal enerjiler iktidar değişikliği doğrultusunda harcanmalıdır. 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!