KİRLİ İŞLERİN ADRESİ;MİT (Mihrac Ural)
MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) ülkenin yarattığı en dehşet verici teşkilattır. Her türlü ahlaksızlık, her boydan suç ve her çeşit haksızlık bu teşkilatın elleriyle örülüdür. MİT, Türkiye’de bu soysuz eylem ve uygulamaları yapan ama hiçbir biçimde açık vermeyen, kendini gizleyebilen ve yaptığı bunca namussuzluğu ele vermeyen korkunç bir öbektir. Bu öbeğin başında kendisi kadar ahlaksız Erdoğan yer alıyor. Çeyrek asırdır ülkeyi kıskıvrak denetim altında tutan Erdoğan, geçmiş derin devlet yerine kendi derin devletini oturtmuş ve bu öbeği denetleyerek vahşet ardına vahşetle hüküm sürmüştür. Türkiye’de kanlı girişimleriyle MİT, sadece ülke içinde değil, özelde Kürt halkına karşı yürüttüğü vahşeti bu kez Suriye halkına karşı da yerine getirmektedir. Başkan Öcalan şaşkınlık verecek tarzda barışı istediğini ve bunun için de PKK’nin kendini feshederek silah bırakmasını istemişti. Bu cesur duruş PKK liderlerince de desteklenip silahlar yakılmıştı. Artık devletten atılacak adımlar bekleniyordu. Ama devlet, Erdoğan ve MİT bu işi hala savsaklayarak izliyordu. Sonuçta bu barış girişimini başarısızlıkla sona erdirecek olan MİT olacaktır. MİT denen bu ahlaksız yapı yine pisliğinde yatacağa benziyor. Bu alçak çevreler barış istemiyorlar, Kürde düşmandırlar, onların attığı adımı ciddiye almıyorlar, kullanmak için, çıkarları için çürütüp atacaklar. Bekleyip göreceğiz.
Bizler Suriye’de MİT’in yaptığı ahlaksızlıklar üzerinde duralım.
MİT’in Suriye’deki Kirli İşleri
8 Aralık 2024 tarihi itibarıyla HTŞ güçleri, Türkiye’nin talimatı ve desteğiyle Şam’ı ele geçirdi. O gün bu gündür MİT Suriye’nin kaderinde tam hakim bir güç olarak yerini aldı. O gün Four Seasons Hotel’in 4. katını istila etti. Türkiye, Erdoğan talimatıyla Suriye’nin tüm işlerinde, tüm karar merkezinde belirleyici güç olarak yerini aldı. Muhtar el Tirki adlı terörist bu yönlendirmenin ana unsuru olarak yerini aldı. Halep ve yöresinde yine Türkmenlerden oluşan teröristlerden Fehim Ertuğrul İsa hakim unsur olarak yerini aldı. Bir dizi terörist öbeğin yer aldığı Halep, Türkiye’nin ve MİT’in, aylıklarına kadar ödediği şebekelerle doludur. Bu şebekeler hiçbir savaşta başarı kazanamadı. Uluslararası ittifaklar sonucu Suriye ordusunun boşalttığı yerlere gelip yerleştiler. Suriye Türkmen Ordusu ve başındaki terörist Ebu Bekir Muhammed Abbas Lazkiye, İdlib ve Halep yöresini MİT’ten aldığı talimat gereği yönetmektedir. Rojava’ya karşı ise Hatim Şakra teröristi bölge komutanı olarak atandı. Bu terörist yürüttüğü kanlı kıyımlarla meşhurdur. Rojava yönetimi bu atamaya karşı tepkisini gösterdi, ancak bir sonuç alamadı. Sultan Murad Tugayı, onlarca terörist grup arasında öne çıkan ve MİT talimatıyla iş yapan haydut çetelerinden biridir. Ebu Amşa adı altında Muhammed El Casim adlı teröristin yönlendirdiği bu hırsız çetesi aylıklarını doğrudan Türkiye’den almakta ve Hama yöresinin tutulmasını sağlamaktadır.
Türkiye 2011’den beri tüm imkanlarıyla, sınırlarını açarak, gelen teröristleri destekleyerek, eğitip donatarak ve yönlendirerek Suriye sahasına indirdi. 13 yıl boyunca dünyanın her tarafından gelen tüm teröristleri devlet destekli olarak Suriye’ye aktardı. Koşullar el verince de Colani adlı halk düşmanı çete reisini denetlemeye başladı. Bu denetim, ülkenin tüm köşelerini elinde tutan Erdoğan adlı terörist başının, MİT vasıtasıyla Suriye’de olası her pisliği, her kanlı kıyımın organizatörü olarak gerçekleşti. Halep düştüğünde Osmanlı bayrağını TC bayrağıyla birlikte Halep kalesine astılar. Lazkiye, Tartus ve Humus illerinde yaşayan Alevilerin katledilmesini organize eden de Erdoğan’ın devleti, MİT’i oldu.
Alevi Katliamında MİT

On binlerce Alevi, vahşet çağlarını aratmayacak barbarlıkla katledildiler, evleri iş yerleri yakıldı, soyuldu. Türkiye’nin denetimindeki bu haydut ve katil çeteleri girdikleri evlerde kadınların bileziklerini, mobil telefonlarını aldılar ve ardından katlettiler. Ünlü yazar Nidal Hammadi, iddialı şekilde 50.000 Alevinin katledildiğini anlatır. Kesinleşen rakamlar on binlerle ifade ediliyor. Aleviler, yeniden katledilme pahasına olsa da haklarını alana kadar mücadeleye, direnişe devam edeceklerini ifade ediyorlar. MİT, bu kıyımın organizasyonunu yapan ahlaksız kurumların başında yer alıyor. Sahil bölgesinin kuşatılması ve Halep-İdlib yörelerinden cihada çağrı yaparak binlerce teröriste saldırı emrini veren de MİT’tir.
Aleviler, Esad rejimi yıkılınca silahlarını terk ettiler. Silahlarını terk etmiş olarak teröristlere karşı durdular. Hiçbir zaman mezhepçilik yapmamış olan, tersine, Sünni mezhepten olanların sığındığı alan haline gelen Aleviler mezhep kıyımına uğradılar. On binlerce Alevi mağdur oldu. Esad Alevi idi ama asla Alevilerin yararına bir adım bile atmamıştı; Sünni çoğunluk Esad rejiminin ana dayanağıydı. Devletin tüm kurumlarında; okullarda, sendikalarda, Ordu’da, Emniyet ve İstihbarat teşkilatlarında, vb. Her yerde Sünni mezhep çoğunluktaydı. Aleviler bu sistemin mağdurlarıydı. Ama teröristler Alevi düşmanlığını bilinçli olarak kışkırtıp sonuç almak istediler. Olan da buydu. MİT bu işin organizasyonunu Suriye çapında örgütlüyordu.
MİT, Aleviler arasında kendine örtü olabilecek satılmışları bile devreye sokuyordu. Her toplumda böylesine satılmışlar olacaktır. Bunlar belli isimler etrafında Colani’den de icazet alarak bu zor koşullarda halkı aldatma gibi işlerle uğraşırlar; mahpusları özgürlüğüne kavuşturmak, para alış verişinde “mağdurları savunmak” görüntüsü altında sıradan işlerde halkın arasına dalıyorlar. Bu merkezde olan FADİ SAKIR, HALİD EL AHMED gibi insanlar Erdoğan ve MİT’in talimatlarıyla toplumu boyun eğmeye zorlamaktadırlar. Bunlar gibi MİLAD SAKIR (Fadi Sakır’ın kardeşi) Lübnan merkezli büroda, parada yüklü olanları ‘Colani’yle barıştırmak’ üzerine tezgah kurup insanları yoluyorlar. Bu HTŞ rejimi, parayla çözülmeyecek hiçbir iş bırakmadı. Colani’nin iki kardeşi de Mahir El Şara (Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri) ve Hazen el Şara Suriye’de gerçekleşen her türden alım ve satımın komisyonunu cebe indiriyorlar; Reuters haber ajansı bu gerçekleri telefon dinlemelerine kadar vardırarak kamuoyuna açıklamıştır.
Bu tarihsel kıyım ve oyunları, Türkiye devletinin ahlaksızlığını, Erdoğan rejiminin ve MİT’in yaptıklarını Aleviler asla unutmayacaktır. Aleviler eksikliklerini gidererek yeni süreçte yer alacaklar, eski hallerinden farklı olarak yeniden kurtuluş için mücadele edecekler.
MİT’in Hedefindeki Kürtler
MİT, katliam sırasına Kürtleri koymuştur. Ama Kürtler örgütlü ve silahlıydılar; öyle kolaylıkla hedefe alınamayacaklar. Şimdilik diplomasi yoluyla ne kadar yol alacaklarını ölçüyorlar. Buradan sonuç almazlar ise silahlı kuvvetleriyle bir saldırı düzenlemeye yönelecekler, MİT raporları buna işaret etmektedir. Bu günlerde, onlarca aşiret adına imzalı bir beyanname dağıtılıyor. Bu beyannamede Rojava yönetimi eleştiriliyor ve cephe ilan ediliyor. Ben uzun zamandır Arap aşiretleri üzerine dikkat çekip duruyorum. Bu aşiretler parayla alınıp satılırlar. Buna dikkat edilmelidir diye de uyarımı yapıp durdum. Şimdi bu taktikle de saldırı yapmaya uğraşıyorlar; belirsiz aile isimleriyle, belirsiz kimliklerle sorun olduğunu ilan ederek saldırı hazırlığı yapıyorlar. İşte MİT böylesi hazırlıkların ardından kurtarıcı olarak saldırabilir. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bu doğrultuda Rojava’ya saldırabileceklerini açıklayıp durdu. MİT, Suriye’de pis işlerle uğraşıp duruyor, Rojava haksızca saldırıya uğrayabilir, buna dikkatleri çekmek istiyoruz. Bu oyalama taktikleri can ve mal kaybına uğrayacak, insanlar boyuna katledilecektir.


Dürzi Katliamında MİT
Bu oyalama taktiği sürerken Dürziler uzun zamandır baş kaldırmışlardı. Onları dize getirmek gerekti ve onlara karşı aşiretleri harekete geçirmeye başladılar. MİT bu kez, irili ufaklı aşiretlerle toplantılar düzenledi. Aklı başında olan aşiretler bu oyuna gelmedi. Ama büyük aşiretlerden kopan küçük toplulukları, “sıra sizde, gidin şu Dürzilerin yerlerini ayaklar altına alın, mülkleri, kadınları, ev eşyaları, televizyonları, buzdolapları, çamaşır makinaları, kadınların ellerindeki bilezikleri, telefonları, her şeyleri sizin olsun, savaş ganimetleri size aittir” diyerek kışkırttılar. Dürziler var olma savaşına zorlandılar.


İsrail, Dürzilere yapılan bu saldırıyı kendi yayılmacı amaçları için kullanmıştır. İsrail, daha önce bölgede kendisine tehdit olabilecek ne varsa dağıtmak ve imha etmek için yüzlerce saldırı yapmıştı. Buna rağmen, Dürzilere yönelik saldırılar başladığında hiçbir şey yapmayan İsrail, sonlara doğru müdahale etti. Ve Colani’nin kuvvetleriyle birlikte saldıran aşiretleri vurmaya başladı. Onunla da kalmadı Şam şehrinde bombalamalara başladı. Suriye Genel Kurmay Başkanlığı’nı, Savunma Bakanlığı’nı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayını bombaladı. İşler ciddiye binmişti. MİT bu müdahale karşısında şaşkındı. Pılısını pırtısını toplayarak otelinden Halep’e kaçmaya başladılar. Colani ve tayfası da ardına bakmadan kaçanlar arasındaydı. Şam, başkentti ama ‘savunulacak bir yanı kalmamıştı, kaçış en akıllıca işti!’ Süveyda’ ya yığılı olan tankları, ağır zırhlıları, arkalarına bakmadan çekmek zorunda kaldılar. MİT ve uyduları olan terör şebekelerinin, İsrail’in bombalamaları karşısında tutunacak dalları yoktu. Türkiye’nin geliştirdiği tüm planlar ilk elden iflas etmişti. Bu iflas Süveyda’da kendini göstermişti. Ağır kayıplar vermesine, ölü sayısının 4000 kişi olmasına karşılık zafer Dürzilerin olmuştu.
Dürziler, bu kazanımlarını özgürlükçü bildiriyle kutladılar ve kendi kendilerini yönetebilecek bir topluluk olarak ortaya koydular. Haklıydılar ve bu oluşumu, zor koşullarda olmalarına karşılık ilan edebildiler. MİT çılgına dönmüştü. Geri çekilme emrini veren Colani tayfası aşiretlere yalan söylemişti, aşiret mensupları ağır kayıp vermişti, onların kayıp sayısı da 4000 kişiyi aşıyordu. Bu savaş ardından Paris toplantısı 24 Temmuz 2025 tarihinde gündeme geldi.
Türkiye’nin Suriye Politikasında Hezimet
Paris toplantısına alınmayan Türkiye’nin hezimeti oldukça büyüktü. 25 Temmuz 2025 tarihinde, Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack’ın gözetiminde yapılması planlanan SDG ile Şam yetkilileri toplantısı gerçekleşmedi. Suriye konusunun görüşüldüğü Paris toplantısına Türkiye’nin davet edilmemesi karşısında Türkiye, toplantıya Şam heyetinin katılmasını engelledi. Böylece bu toplantı da yapılmadı. MİT ve Türkiye ve de Erdoğan Suriye’de atılacak her adımda artık günü dolmuş hale gelmiş oldu. En sıradan işlere müdahil olması ve bu müdahaleye Colani’nin ortak edilmesi, hepsinin birlikte iflasını gündeme getirmiş oldu. Bu iflas adımları da belirgin olacaktır. Rojava, yapılandırdığı yönetimi ve onun bağımsız askeri yapısını kimsenin yıkamayacağını, Paris toplantısında alınan ve halka hala açıklanmayan kararlar gereği Rojava federasyonu ilan edilecektir. Bu ilanın, MİT’in ağır yenilgisi olacağı da açıktır.

MİT, Suriye devletinin yeniden kurumsallaşması için hiçbir çabayı desteklemiyor. O, tekrarla “tek devlet, tek millet, tek ordu” diyerek Suriye gerçeğine hiç de uygun olmayan tek ulusçu çağrılar yapıyor. Türkiye için bile geçersiz olduğu açıkça ortaya çıkan bu slogan artık miadını doldurmuştur. Türkiye’de çok uluslu yapının olduğunu, bunun için federal bir yapının hakim olması gerektiğini herkes kabul ederken MİT ve Erdoğan gericiliği bunu yadsımaktadır. Bu sloganın Suriye için hiçbir geçerli yanı bulunmamaktadır. Üç beş terörist gurupla Suriye halkının isteklerini ayaklar altına alamayacaktır. MİT’in bu hayasız söylemleri ağır bir yenilginin ardından son bulacaktır. Dürzilerin başardığı özerklik ve Rojava’nın özerkliği, yakında gerçekleşme olasılığı güçlü olan Alevi – Kürdi dayanışmasıyla da federal yapılanma gerçekleştirilecektir.
Colani, dayandığı güçlerin, aptal yönetimlerin, kararsızlıkların, ahlaksızca halkına karşı yürütülen baskı ve kıyım politikalarının eseri olarak yıkılacaktır. MİT’in, sadece Türkiye’de değil, aynı zamanda Suriye’de geliştirdiği halk düşmanlığı siyasi tablosu, kendisi gibi tüm tarafların da yıkılması sonucunu yaratacaktır.
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
