Atak Logo

Atak Menü

HERKES BİR ÖRGÜT ARIYOR (Fikri Günay)

15 Ekim 2025, 04:00 | Yazar: Fikri Günay | Kategori: Ülke
HERKES BİR ÖRGÜT ARIYOR (Fikri Günay)

Herkes dedimse de sıradan insanlar değil tabii.

 

Bilhassa son 10 yıldır, yani R. Tayyip Erdoğan’ın —ki bu kişisel bir beceri değildir— emperyalist sistemin yasa tanımaz ilkesini dört dörtlük uygulaması sonucunda, bugüne dek görülmemiş bir sosyal, siyasal ve ekonomik bunalım yaşanmaktadır. Bu krizden çıkılması mümkün görünmüyor; ancak yönetenler ve yönetilenler açısından nefes alınacak bir delik de kalmamıştır.

 

Bana göre Mahir Çayan’ın 1970’lerde gördüğü devrimci durumu hâlâ göremeyen, ama akıl veren, kendine “aydın” diyen yığınla “laf ebesi” var. Üstelik bunlar sürekli gündemdeler. Nasıl olsa bol miktarda televizyon kanalı ve yazılı basın var. Neredeyse 7/24, kitlelerin —bilhassa gençlerin— beynini uyuşturuyorlar. Yavaş yavaş yapay zekâ da devreye giriyor ki, vah halimize!

 

İlk dile getiren ya da tespit eden Lenin olabilir; “Devrimci durum olmadan devrim olanaksızdır; her devrimci durum devrime yol açmaz” ilkesi, tartışma makalelerinde yeniden görülmeye başlandı. Lenin bu durumu üç belirtiyle açıklar:

 

  1. Egemen sınıfın artık eskisi gibi yönetemez hale gelmesi,
  2. Ezilen sınıfların, çile ve istekleri aşılmış bir biçimde keskinleşmesi, artık eskisi gibi yaşamak istememeleri,
  3. Yukarıdaki nedenlerin sonucu olarak, barış zamanında şikâyet etmeden soyulmaya katlanan kitlelerin artık eyleme geçmeye başlaması.

 

Devrimci durumlarla savaşlar arasında birbirini var eden bir ilişki vardır. Rus-Japon Savaşı (1904–1905) ve Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı (1914), Rusya’da devrimci durumun mayalanmasında ve 1917 Ekim Devrimi’nde katalizör işlevi görmüştür; bu, herkesin malumudur.

 

Bir ülkede devrimci durumla devrimci bunalım birbirinden ayrı düşünülemez. Kapitalizm, eşitsiz gelişme yasası dolayısıyla, dünyada sürekli eşitsizlik üreten bir yapıya sahiptir. Bu nedenle Lenin ve ardılları, 19. yüzyıldan bu yana sürekli devrimci durumların oluştuğunu tespit etmişlerdir. Ancak tespit yapmakla iş bitmiyor elbette; devrime hazırlık dediğimiz sübjektif koşulların da belli bir olgunluğa ulaşması gerekir.

 

İşte bu noktada, Türkiye Devrimci Hareketi içinde deneyim kazanmış bazı kişilerin aradığı şey, örgüt ve örgütlenmedir.

 

Şunu da not etmek gerekir: Anti-sömürgeci, anti-emperyalist savaşlardan doğup 1976’da sosyalist bir iktidarla büyüyen Vietnam örneğinden bu yana, yani yaklaşık 50 yıldır, devrimci durumlar ortaya çıkmasına rağmen sosyalist devrimle sonuçlanan bir mücadeleye tanık olunmamıştır.

 

Bir de yakın zamanda (2015) yaşanan Yunanistan deneyimi var. Her yönüyle devrimci bir durum mevcuttu; ülke genelinde yaşamı durduran etkili genel grevler, sokakların uzun süre kitlesel eylemlerle dolması… Buna rağmen Yunanistan’da devrim olmadı.

 

Bunun birçok nedeni olabilir. Bana göre en önemlisi, emperyalist-kapitalist sistemin “neoliberalizm evresi” dedikleri dönemde, emperyalistler arasındaki bitmeyen rekabetin, üçüncü bir paylaşım savaşına sıçrama yeteneğini kaybetmiş olmasıdır. Pazar sorunlarını artık ancak bölgesel savaşlarla çözebiliyorlar. Yunanistan’da devrimin gerçekleşmemesinin nedeni de, gerçek sınıfsal gücün içte değil, dışta olmasındandır.

 

Türkiye’yi 32 yıldır yönetenler de, içinde bulundukları bunalımları çözmek için dışarıdan icazet almaktan başka çare bulamamaktadır. Bu nedenle “emperyalizmin en zayıf halkasının kırılması” tezi de bana göre geçerliliğini yitirmiştir. Ancak bu, her ülkenin devrimci güçlerinin kendi egemenlerine karşı mücadele etmemesi gerektiği anlamına gelmez.

 

Henüz birbirini tanımadan örgütlenme sorununu dijital arenada tartışanlar, mutlaka CHP öncülüğünde, ağırlıklı olarak seçim eksenli gündeme gelen sokak eylemlerini sınıfsal ve özgürlük mücadelesine çevirmek için —geçenlerde yapılan Muğla eylemi gibi— daha içerikli mitingleri örgütleyebilmelidir. Bunun tek koşulu, canlı olarak bir araya gelip, olmazsa olmaz olan örgütlenmeyi hayata geçirmektir.

 

O zaman, her görüşten deneyimli kişilerin bir araya gelmesinin önünde ne engel var ki? Eğer engeller varsa, önce bunun için bir araya gelinir. Bir araya gelenler, ilk adımda birlik olanlar yola çıkar.

 

Bence bunu yapacak kadar gönüllü, Türkiye halklarının içinde fazlasıyla vardır.

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!