HASEKE KONFERANSI “TUTUM BİRLİĞİ” (Mihrac Ural)
Kuzey ve Doğu Suriye Bileşenleri Ortak Tutum Konferansı (8 Ağustos 2025)
8 Ağustos 2025’te, 400 delegeyle “tutum birliği” adı altında toplanan güçler, Suriye’nin nabzının yaşadığını gösterdi. Suriye, derin sosyolojik yapısıyla, birbiriyle olumlu ilişkiler kuran bir topluluk olarak bugün için karar verici olduğunu gösterdi. Konferans bileşenleri, farklı kültürel dokudan gelmiş olmalarına rağmen barışı temel aldıklarını ifade ettiler. Barış içinde tüm sorunlarını çözebilecek kapasitede olduklarını açıkça beyan eden bu güçler; “biz, birbirimizle barış için buraya geldik, sen ise bizleri, her gün dayattığın zulümle katletmeye devam ediyorsun. Suriye eski Suriye değildir, senin zulmüne boyun eğmeyecek olan bu çevreler, kendi topraklarını kendi elleriyle yönetme kararı aldılar. Bu karar, merkeziyetçi yapıyı reddeden, federal yapıya uygun yeniden toparlanmasını hedefleyen bir karardır” diyerek Şam’da iktidar olduğunu sanan Colani ve terör çevresine altından kalkamayacakları bir dayatma yaptılar. Bu gelişmeler üzerine Şam hükümeti, Paris’te yapılması beklenen Suriye konulu toplantıya katılmayacağını bildirerek cevap verdi.
Bu cevap esasında MİT’in cevabıydı. MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı), Suriye’yi yönetmeye çabalayan hayalperest önermelerle her defasında açığa çıkan ve yenilgilerle dolu olan bir yapıdır. MİT, 50.000 Alevinin katline, Hıristiyanlara saldırılarıyla, Şam’da Mar İlyas kilisesine intihar eylemi yaparak 25 kişinin ölümüne ve 63 kişinin yaralanmasına neden olan ve son olarak Sveyda’da 4000 Dürzi’yi katleden pervasız vahşetin sahibidir. Bunun gibi aşırı kıyımcı sahtekâr fetvalarıyla kıyım üzerine kıyım yapan MİT, ısrarla Colani ve terör çevresini Rojava’ya anlaşmamak üzere konsantre etmektedir. Bugün Haseke konferansına karşı olumsuz tutum takınması sonucunda yakın dönemde yapılması beklenen Paris görüşmelerinin iptalini sağlayanda MİT’tir.

Hakan Fidan ve Türkiye heyeti Şam yönetimini yönlendiriyor
Colani ve çevresi olan terör şebekelerinin her adımı dış güçlerce belirlenmiştir. İster Şam şehrini ele geçirmek ister uluslararası ilişkileri düzenlemek olsun her yanıyla dış güçlere bağımlıdır. Colani ve terör çevresi gerçek anlamda Suriyeli değildir. Onu iktidara taşıyan her kimse, hayatının tüm eylemlerini de belirleyen olacaktır. İşte İsrail, işte İngiltere, işte ABD… bu güçlerin her dediğini emir kabul ederek yerine getirmektedir. Bu yüzden gerçek Suriyelilerin örgütledikleri konferansa karşı tavır almaktadır. Konferans kararlarının gerçekten Suriye’yi temsil ettiğini ve bu sınırlar dışına çıkmadığını belirlemeleri Colani için kabul edilemez. O, dış güçlerin bir kuklasıdır, dış güçler olmadan atacağı bir adım bile yoktur. Bu yüzden açıkça bilinmeli ki, konferans kararları öz be öz Suriyeli olduğu için tepki göstermektedir.
Haseke Konferansı, 26 Nisan 2025 tarihli konferansın devamı olarak gündeme gelmiştir. Orada Kürtlerin birliğini ilan eden konferans, bugün tüm farklılıkların eşit oldukları, zulme direnerek koşullarını ilan ettikleri bir konferansa dönüşmüştür. Konferans, yapısı itibariyle Suriye için yaşamsal bir özellik taşıyor. Suriye’de var olan tüm kültürel ve etnik farklılıkları gözeten bir konferanstır. Bu yanıyla Suriye, geleceğini bu konferansta belirgin hale getirmektedir. Konuşmacıların tümü barıştan yana, birlikten yana, ama tecrübelerin öğrettiği, merkezi yapı dışında federal bir özellik taşıyor. Her konuşmacı Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyan ama kendi alanında özgürce, federal bir özellikte olan önermeler yapmıştır. Bu ölçüde bir araya gelen 400 delegenin ortak değerlere sahip olması karşısında kimsenin durması mümkün değildir. Karşı çıkanların zorbalık ve silah dayatmasıyla karşı çıkışı, terörizmin vahşetine önemli bir göstergedir.
Konferansa, Demokratik Özerk Yönetim, Demokratik Suriye Güçleri (DSG), Demokratik Suriye Meclisi (MSD) ve Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi başta olmak üzere, bölgedeki Kürt, Arap, Süryani, Ermeni ve Türkmen etnik grupların temsilcileri katıldı. Ayrıca, Dürzi ve Alevi topluluklarının temsilcileri de mesaj göndererek konferansa destek verdi.

Rojava Özerk Yönetimi Yürütme Konseyi Eş Başkanı İlham Ahmed
Konuşmacılar arasında İlhan Ahmed, yerel yönetim dış ilişkiler sorumlusu olarak özetle şunları dile getirdi: “Bileşenlerin (farklı grupların) sesi, Suriye’de gerçek bir siyasi çözümün temel taşıdır. Tüm bileşenlerin hakları tanınmadan ve geleceğin inşasına etkin katılımları garanti edilmeden yeni bir Suriye inşa edilemez”
“Yeni Suriye’nin risalesidir” diye konferansı tanımlamak yerindedir. Bugün burada, gelecek Suriye’sinin anlamlı yeniden doğuşu müjdelenmektedir. Dış müdahaleler olmaksızın her topluluğun kendi bölgesini başarıyla yönetebildiği, farklılıklarıyla ve her farklılığın kendi hak ve hukukuyla kendini yönetebildiği yeni sürecin Suriye’sinin inşa edilmesi amaçlanmaktadır. Konuşmacılar aynı vurgularla, barışı ve ortak vatanı savunduğunu dile getirdiler. Ama bu dile gelişte merkezi yapının devri geçmiştir, Suriye yerel yönetimlerle, federal yapısıyla güçlü bir ülke haline gelecektir.

Suriye ve Diaspora Yüksek Alevi Konseyi Başkanı Şeyh Gazel Gazel
Aleviler adına konuşan Ğazal Ğazal, “kurulacak yeni devletin dinsel bağlardan uzak, laik bir devlet olması gerektiğini ve ancak bu yolla Suriyelilerin taleplerinin yerine getirilmiş olacağını” ifade etti. HTŞ yönetiminin Alevilere, Dürzilere, Hristiyanlara ve Kürtlere karşı yaptığı katliam ve zulmü ifade ederek “Zalim, bütün bu zulmü yapandır. Bizler mazlumlar olarak zalime karşı durmalıyız, haklı taleplerimizi yerine getirmeliyiz. Tüm bileşenlerin haklarını garanti altına almayan siyasi çözüm olmadan güvenli bir gelecek mümkün değildir, bileşenlerin dini, kültürel özelliklerini ve mekanlarını koruyan ademi merkeziyetçilik veya federalizmin doğru olduğuna inanıyor, din ile siyaseti ayıran laik, ilmi bir devlet istiyoruz. Konferansı desteklememiz gelecek kuşaklarımız içinde gereklidir.” diyerek konuşmasını yapmıştır.

Suriye Dürzi liderlerinden şeyh akil Hikmet El Hicri
Dürzi lider şeyh akil Hikmet el Hicri “bu konferans ilk değil önceki gelişmelerin bir devamıdır, şehitlerimiz ve yaralılarımızla birlikte başarılı olması için uğraşacağız. Gençleri, ihtiyarları, küçük çocukları, kadınları katleden zalim bir yönetimdir Şam yönetimi. Bizleri lime lime edip öldüren bu terörist yönetime karşı uluslararası bir heyetin tayin edilmesi ve olayları soruşturması gerekmektedir. Bu açıdan uluslararası heyetin tayin edilmesi ve suçluların yargılanması gerekmektedir. Suriye’nin tamamındaki bileşenlerden kardeşlerimizin yanındayız. Çoğulculuğun ve çok renkliliğin tehdit değil, birliğimizi güçlendiren bir zenginlik ve geleceğimizi inşa eden ortaklık olduğunu vurguluyoruz” diyerek konuşmasını yapmıştır.
Şeyh Murşid Maşuk el Haznevi de konuşmasında “bizleri Kürtler olarak özellikle ezdiler, dilimizi yasakladılar, adlarımıza yasak getirdiler, zulüm üzerine zulüm estirdiler ve biz direndik sonuna kadar da direneceğiz. Bu konferansa birlikte geldik Suriyeliler olarak birlikte direneceğiz. SDG komutanlığının arkasında duracak Mazlum Abdi’nin başarısı için koşturacağız. Buradan Mazlum Abdi’ye sesleniyorum, SDG’yi güçlü kıl, mücadelende başarılı ol, bizler hep birlikte senin arkanda duracağız” diyerek noktaladı.
Konferansın kapanış bildirgesinde, dost ve düşmana karşı Arap aşiretleriyle birlikte oldukları mesajını verdiler. Sonuç bildirisini Arap aşiretleri içerisinde en büyüğü ve tanınmış olan Tay aşireti reisi okudu. Bu konferansla birlikte SDG, Rojava’da Arap aşiretleriyle kavgalı oldukları imajını yıktı. Kapanış bildirgesinde dört temel unsura dikkat çekildi.
1- Anayasa yeniden kaleme alınmalıdır. Suriye’de yaşayan tüm kesimlerin ve etnik yapıların hakları verilmelidir ve onaylanması için de halka gidilmelidir.
2- Ademi merkeziyetçi yapı kurulmalıdır. Merkezden bağımsız bölgelerin oluşturulması ve her bölgenin kendini yönetmesi esas alınmalıdır.
3- Hükümet çoğulcu olmalıdır, tüm Suriye topluluklarını içeren bir yapıda olması gerekmektedir.
4- Herkese eşit ve liyakata dayalı olarak görevler dağıtılmalıdır. Suriyeli olma koşuluyla ortak bir irade belirlenmelidir.
Konferans büyük bir barış heyetidir. Bu barış heyeti Suriye’nin geleceğini temsil ediyor. Ademi merkeziyetçi yapısıyla Suriye toplumunu insanlık paydasında temsil edecektir. Her bölge kendi yönetimini kuracak, Suriye böylece özgürlüğe kavuşarak hak ettiği yere gelecektir. Federal sistem tek geçerli yoldur. Bu yola girmeden, federalizm tam manasıyla yerleşmeden başarılı olunamayacaktır. Bu nedenle her bölge kendi inisiyatifiyle bu süreci geliştirecek ve koruyacaktır. Anayasa da bu taleplere uygun olarak şekillenecektir. Aksi takdirde bölünme kaçınılmaz olarak gelip dayatacaktır. Suriye’nin bölünmesini istemeyenler olarak federalizmin tek geçerli yol olduğunu belirtiriz.
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
