ELEKTRONİK ALETLERLE SALDIRI VE MİHRAC URAL(Mehmet Güzel)

İsrail’in 17 – 18 Eylül 2024 tarihlerinde Hizbullah’a karşı çağrı ve telsiz cihazlarıyla yaptığı elektronik saldırı, dünya gündemine oturdu. Çünkü bu saldırı yöntemi, teknik yanı ve yaygınlığı ile bir ilktir. Sivil araçların silah olarak kullanılması ve aynı anda 300’in üzerinde cihazın bir dijital sinyal ile patlatılması savaş yöntemlerinde daha önce görülmemiş bir şeydi. Elbette ki bu durum savaşta bir insanlık suçudur. Sivil araçların silah olarak kullanılması bir savaş yöntemi olarak kabul edilerek yaygınlaşırsa, yeryüzünde hiçbir insanın güvenliği kalmaz demektir. İnsanların evlerinde, iş yerlerinde, trafikte ve yaşamın her alanında kullandıkları elektrikli veya elektronik bütün aletlerin birer savaş aracı haline gelmesi anlamına gelir ki, bu durum, insanlık için nükleer silahların kullanılmasından daha az tehlikeli değildir. Şimdilik bu durumun, İsrail’in hoyratlığı ile sınırlı kalmasını ve dünyanın geri kalanı tarafından reddedilmesini umuyorum. Reddedilmekle beraber, insanlığa karşı barbarlık sergileyen İsrail’in hak ettiği bedelin kendisine ödetilmesi gerekir.
Ben, İsrail’in bu elektronik saldırısıyla çok benzerlik göstermese de Türkiye Devleti tarafından Mihrac Ural’a elektronik cihazla yapılan bombalı suikastı hatırlatmak istiyorum. Hep söylerim; İsrail ile Türkiye ikiz kardeştir, diye. Bu konuda da Türkiye, ikizi olan İsrail ile aynı hat üzerinde ilerliyor.
Dünyanın bütün emperyalist ülkeleri ve başta Türkiye olmak üzere işbirlikçi ülkeleri tarafından Suriye’ye yapılan saldırılar sonrasında Suriye’de yaşayan yoldaşlarım, Mukaveme Suriyyi (Suriye Direnişi) adında bir milis örgütlenme oluşturarak saldırganlara karşı bir direniş savaşı başlattılar. Bu direniş savaşında da çok önemli başarılar elde ettiler. Özellikle Türkiye’nin, gerek kendisinin doğrudan saldırıları gerekse de kukla cihatçı örgütler aracılığıyla Lazkiye’nin kuzeyinden Yayladağı sınırına kadar olan bölgeyi savunma konusunda bu milis örgüt nitel başarılar elde etti. Bir bakıma Mihrac Ural ve diğer yoldaşlarımızın liderliğindeki Mukaveme Suriyyi, Türkiye’nin bu bölgeyi işgal etme anlamında ulusal projesini iskata uğrattı. Bunun öfkesi ile o dönemlerde Ahmet Davutoğlu Türkiye Meclis kürsüsünden ACİLCİLER, Mukaveme Suriyyi ve Mihrac Ural isimlerini zikrederek “o bölgelerde biz bunlarla savaşıyoruz “ diye defalarca konuşmalar yapmıştı. Adana’da yakalanan “MİT tırları” ile taşınan silahlar ve bunlar gibi -kendi ifadeleriyle- “binlerce tır dolusu silah” bu amaç için cihatçı örgütlere taşınmıştı. Evet, doğrudur; Suriye’de bulunan yoldaşlarımın liderliğinde oluşturulan milis Direniş örgütü Mukaveme Suriyyi Türkiye’nin işgalci çabalarına ve onun kukla örgütlerine karşı on yılın üzerinde bir süre savaştı. Defalarca el değiştiren Lazkiye’nin kuzeyindeki o bölge sonuçta işgalden kurtarıldı. Bu uğurda Mukaveme Suriyyi saflarında savaşan 115 militan öldü, 300’ün üzerinde kişi yaralandı. Yaralananlar içerisinde Mukaveme Suriyyi genel komutanı MİHRAC Ural ve oğlu da vardı. Mihrac Ural ve oğlu ölümden döndü. Mihrac Ural bir defa değil, defalarca ölümden döndü.
Ölümden döndüğü bir olaya tesadüfen ben de telefonla tanık oldum. Onu telefonla aramıştım, telefonu çalıyordu ama açmıyordu. Israrla defalarca aradım. Sonunda telefonu açtı ve çatışmada olduğunu, o anda uçuruma düşmüş ve ayağının kırık olduğunu söyleyerek telefonu kapattı. Akşam kendisi beni arayıp durumla ilgili bilgi verdi. Düştüğü uçurumdan, kırık ayağıyla çok zor çıkarılmıştı. Söz konusu çatışmada Majed Krayfli adlı yoldaşım ölmüştü. Majed Krayfli ile buluşmamız henüz Suriye’ye yönelik saldırıların başladığı Haziran 2011’de olmuştu. Türkiye, Suriye muhalifi cihatçı örgüt liderlerini Antalya’da toplamıştı. Bizler Antakya Demokratik Kültür ve Sanat Derneği olarak Antakya’dan üç otobüsle Antalya’ya bu toplantıyı protesto etmeye gitmiştik. Suriye’den de sivil toplum örgütleri olarak kalabalık bir grup bizimle aynı amaçla Antalya’ya gelmişti. Majed, bu grubun içerisindeydi. Ailesi Antakyalı idi, akrabaları hâlâ Antakya’da yaşıyordu. Ama ailesi Hatay’ın ilhakı ile beraber Lazkiye’ye yerleşmişti. Bu vesileyle Majed Krayfli yoldaşı ve bu direnişte ölen her direnişçiyi saygıyla anıyorum.
LAPTOPLA YAPILAN SUİKAST



Lazkiye’nin kuzeyinde işgal projesi engellenen Türkiye, Mukaveme Suriyyi lideri Mihrac Ural’ı öldürmeyi kafasına taktı. Bunun için kukla örgüt ve gruplara yüz milyonlarca dolar harcadı. Her defasında başarısızlık yaşadı. Kukla tetikçiler ise, kurulan karşı tuzaklarla yakalandı. Bu operasyonlardan biri ile ilgili olarak Suriye devlet televizyonunda, olayı tarafları ve itirafçıları ile anlatan bir belgesel yayımlandığını hatırlıyorum.
Bu suikastlardan birisi 26 Eylül 2024 tarihinde laptop yoluyla yapılmıştı. Suriye’nin Tartus kentinden Alevi bir genç eliyle Mukaveme Suriyyi karargahına içine patlayıcı yerleştirilmiş olan laptop bilgisayar ile suikast yapılmıştı. Bu suikastta karargah tahrip olmuş, Mihrac Ural yaralı olarak kurtulmuştu.
İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’a karşı gerçekleştirdiği yaygın elektronik saldırı ile Türkiye istihbaratının laptop ile yaptığı bu suikast arasındaki benzerlik sadece kullanılan cihazın elektronik olması ile sınırlı olsa da mantık ve canice yaklaşım açısından aynıdır. Sivil araçların silah olarak kullanılması ve namertçe yöntemle yapılması her iki haydut devletin ortak yaklaşımıdır. Her iki devlet, zulümde ve haydutlukta sınır tanımaz durumdadır. Türkiye’nin İsrail gibi bir elektronik saldırıyı muhalif güçlerine karşı yapmamış olması, bu yöntemi tasvip etmediği için değil, istihbarat ve teknolojik yetersizliğinden dolayıdır. Bu yeterliliğe sahip olsaydı, İsrail’i gölgede bırakacak uygulamalara girmekte tereddüt etmezdi. Kuzey Irak’ta kimyasal silah kullandığını biliyoruz. Bu konudaki haberler Türkiye basınında çarşaf çarşaf yayınlandı. Hatta Türkiye Tabipler Birliği Başkanı, bu konudaki açıklamaları nedeniyle yargılandı.
İçinde bulunduğumuz aşamada teknolojinin ulaşmış olduğu düzey savaş yöntemlerinde de niteliksel dönüşümlerin yaşanmasına olanak tanıyor. Teknolojik devrimlerin olumsuz yönde, yani onu yaratan insanın yıkımı yönünde kullanılması anlamına gelen bu gelişme insanlık ve ekoloji adına çok tehlikeli bir aşamaya gelmiş durumdadır. Yapay zekanın, yaşamın her alanına girdiği gibi savaş teknolojisine yıkıcı tarzda girmesi yaşamı bir bütün olarak tehdit eden bir durum arz ediyor. Özellikle de sivil araçların silah olarak kullanılmasına karşı bütün insanlığın sesini yükseltmesi ve bunun önüne geçmesi gerekir. Böylesi bir şey nükleer silahların insanlığa yönelik içerdiği tehditten daha az tehdit içermiyor.
Aşağıda Mihrac Ural’a yapılan suikast dizisini sıralıyorum.
SUİKASTLER DİZİSİ
- Temmuz 1983. MİT İstanbul Bölge müsteşarı Osman Nuri Gündeş’in “İhtilaller ve Anarşinin yakın tanığı” adlı kitabında anlattığı ve hezimetle sonuçlanacağı için iptal edelin Bassit çıkarması olarak özetlenebilecek suikast girişimi;
2. 24 Ağustos 2013’te öldürdüklerini ilan ettiler:
- 25 Mart 2014’te öldürdüklerini ilan ettiler:
http://sozcu.com.tr/2014/gundem/mihrac-ural-oldu-mu-475819/
- 22 Eylül 2014’te bir kez daha öldürdüklerini ilan ettiler:
http://www.timeturk.com/tr/2014/09/22/mihrac-ural-oldu-mu.html#.VCCIyFfyeBo
- 27 Mart 2016 tarihli suikast girişimi (Ahrar el Şam, Abu Yusuf el Muhacir üstlendi)
http://www.belge.com.tr/haber-437432-muhacir__mihrac_urali_boyle_oldurduk.html
- 6 Ekim 2016 Lazkiye karargahında lap topa gizlenmiş bombanın patlatılması
- 6 Eylül 2018 Slınfi yol çatıda suikast girişimi, bir şehit verildi,
- 25 Mayıs 2019 / Cumartesi günü büroya kadar gelen Suikastçıların yakalanması
- 6 Temmuz 2019 Cumartesi, öğleden sonra, Lazkiye kırsalı dönüşünde patlatılan bombayla suikast girişimi
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
