Atak Logo

Atak Menü

CHP’NİN KİRLİ YÜZÜ (Mihrac Ural)

22 Eylül 2025, 11:14 | Yazar: Mihrac Ural | Kategori: Ülke
CHP’NİN KİRLİ YÜZÜ (Mihrac Ural)

1349162-591789613905195463831329004Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş

 

Eylül ayı, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) açısından karanlıkla aydınlık arasında gidip gelen bir dönemdi. Ancak CHP yönetimi, bu zorlu süreçten başarıyla çıkarak aydınlığa doğru önemli adımlar attı. Bizler de bu süreci yakından izledik ve gereken desteği sunduk. Saray rejiminin dayattığı baskıcı uygulamalara karşı gösterilen kararlı mücadele, haklı zeminlere oturdu ve sonuç verdi. “Ankara’da hâkimler var” söylemiyle başlayan yargı direnişi, hukuk mücadelesine dair umutları yeniden yeşertti. 

 

Bu gelişmeler, yalnızca CHP için değil, ülke genelinde ilerici kamuoyunun tamamı için moral verici oldu. CHP’nin düzenlediği büyük mitingler, halkın demokratik taleplerine sahip çıktığını gösterdi. Özellikle Tandoğan mitingi, milyonların bedenleriyle alanda yer aldığı, demokratik güçlerin birleştiği tarihi bir andı. 

 

2ef277e0-418a-11f0-bace-e1270fc31f5e2624125506462161296CHP Genel Başkanı Özgür Özel

 

CHP’nin bu kararlı yürüyüşü, Erdoğan diktatörlüğünü yıkacak en önemli halkalardan biri hâline gelmiştir. Bayrampaşa Belediyesi’nde yapılan ve dört tura uzayan seçimde CHP’nin kura sonucu zafer kazanması da bu sürecin bir parçası olarak sevince yol açtı. 

 

21 Eylül’de yapılan 22. Olağanüstü Kurultay ise bu başarıları perçinledi. “Darbeye ve Kayyıma Hayır” sloganıyla toplanan kurultayda Özgür Özel, 835 oyla tüm geçerli oyları alarak önemli bir zafer kazandı. CHP, bu kazanımlarla karanlıklardan çıkış yolunda ilerlemeye devam etti. 

 

CHP İçindeki Kirli Unsurlar: Mansur Yavaş Örneği 

 

CHP olumlu adımlar atarken, partinin içindeki bazı unsurlar bu kazanımları gölgelemektedir. Bu kişilerin partideki varlığı, CHP’nin toplumsal desteğini zayıflatmaktadır. Bu nedenle bu kişileri ele almak, eleştirilerimizi açıkça dile getirmek zorunludur. CHP’nin kirli yüzünü tanımlamak, onu teşhir etmek ve bu gerçeği bir kez daha ortaya koymak gerektiğine inanıyoruz. 

 

Bu kirli yüz, ırkçı, milliyetçi, gerici ve anti-demokratik tutumlarıyla Mansur Yavaş şahsında temsil edilmektedir. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan bu kişi, birçok konuda takındığı tavırlarla gerçek kimliğini ortaya koymuştur. Bunların başında ise Suriye’ye dair yaptığı talihsiz açıklamalar gelmektedir. 

 

Yavaş, 30 Ağustos 2025 tarihinde Nallıhan’daki Tom Barrack’ı hedef aldığı bir konuşmasında şu sözleri sarf etmiştir: 

 

“Buralarda küçük küçük devletçikler oluşturulması gerektiğini savunmaya başlıyor… Bu emellere izin vermeyeceğiz.” 

 

Bu ifadeler hem Rudaw hem de Halk TV tarafından benzer biçimde aktarılmıştır. 

 

Bu sözlerin doğrudan hedef aldığı yapıların başında, Suriye’de kendi kaderini tayin etme hakkını kullanan azınlıklar ve halklar gelmektedir. Oysa bu halklar, tarihin ve coğrafyanın kendilerine yüklediği sorumlulukla demokratik haklarını savunmakta, ayrılma ya da federasyon kurma yönünde kendi kararlarını almaktadır. 

 

Suriye çok uluslu, çok kültürlü bir ülkedir. Yeni devlet yapısı oluşurken, dış güçlerden değil, doğrudan içerideki toplulukların tercihlerinden beslenmektedir. Dürziler, yaşadıkları baskı ve zulüm karşısında Şam merkezli rejimle birlikte yaşamanın mümkün olmadığını beyan ederek ayrılma kararı almıştır. Verdikleri rakamlara göre Şam rejimi 7.000 kişiyi katletmiştir. Bu koşullarda Dürziler, federasyon seçeneğini dahi reddederek ayrılmayı tercih etmiş, bu kararlarını da açıkça dünyaya ilan etmişlerdir. 

 

Bu durumda, Mansur Yavaş’ın “küçük küçük devletçikler” sözlerinin ne anlama geldiğini sorgulamak gerekir. Bu tür ifadeler, bu halkların yaşadığı acıları görmezden gelen, onların demokratik taleplerini küçümseyen, ırkçı bir bakış açısının ürünüdür. Bu ifadelerin ne siyasi ne insani ne de tarihsel bir değeri vardır. 

 

Kürtler, Aleviler ve Rojava Gerçeği 

 

Aleviler ve Kürtler de kendi kaderlerini belirleme hakkına sahiptir. Aleviler federasyon ve ayrılık üzerinden bir tutum belirlerken, Kürtler de Rojava’da federatif bir yapı kuracaklarını açıklamaktadır. Her iki yapı da kendi toplumsal talepleri doğrultusunda bu adımları atmakta ve bu yöndeki kararlarını dünya kamuoyuna duyurmaktadır. 

 

Bu durumda Mansur Yavaş ne söyleyecek? Bu halkların meşru taleplerini de “küçük küçük devletçikler” diyerek mi aşağılayacak? Eğer öyleyse bu sözlerin ne politik ne insani bir anlamı kalır. 

 

Mansur Yavaş’ın dış politikaya dair bu tür beyanları hem bilgi eksikliğini hem de ırkçı reflekslerini ortaya koymaktadır. Türkiye’nin iç sorunlarıyla ilgilenmesi gereken bir belediye başkanının Suriye halklarına dair bu tür açıklamalar yapması sorumsuzluktur. Bu tavır, halklar arası barışı değil, kutuplaşmayı körükler. 

 

CHP’nin cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Ekrem İmamoğlu’nu öncelikli aday olarak göstermesi doğruydu. Ancak onun yargı yoluyla saf dışı bırakılması hâlinde, Mansur Yavaş gibi bir ismin yedek aday olarak öne çıkarılması ciddi bir hatadır. Özellikle Kürt halkı Mansur Yavaş gibi bir adaya oy vermez. Bu da CHP’nin seçim kazanma şansını doğrudan etkiler. 

 

Bayraklara Saygı ve Öcalan Meselesi 

 

Mansur Yavaş’ın Kürt düşmanlığı sadece söylemlerle sınırlı değildir. Örneğin, Diyarbakır’daki Newroz kutlamalarında açılan Kürdistan bayrakları için “paçavra” ifadesini kullanmıştır. Bir halkın bayrağına hakaret etmek, sadece o halkın değil, demokrasi değerlerinin de aşağılanmasıdır. 

 

Bizler savaş hâlinde bile Türk bayrağına saygısızlık etmedik. Ele geçirdiğimiz Türk bayraklarını temizce katlayıp teslim ettik. Çünkü bir halkın sembolüne gösterilen saygı, insanlık onurunun gereğidir. Aynı saygıyı Mansur Yavaş’tan da beklemek hakkımızdır. 

 

Bir diğer çarpıcı örnek, Devlet Bahçeli’nin “Öcalan Meclis’te konuşsun” çağrısına karşı Mansur Yavaş’ın gösterdiği sert tepkidir. Yavaş, bu çağrıyı “millet de tarih de affetmez” diyerek reddetmiştir. Ancak Abdullah Öcalan, her barış çağrısında samimi ve istikrarlı bir tutum sergilemiş; devletin ise bu süreci oyaladığı bilinmektedir. 

 

Öcalan’ın önerisiyle kurulan Meclis Komisyonu, resmi olarak 8 toplantı yapmış ve bu süreç Öcalan’ın inisiyatifiyle ilerlemiştir. Bu durumda Öcalan’ın dinlenmesi, onun görüşlerinin ciddiyetle ele alınması kadar doğal bir şey yoktur. 

 

Mansur Yavaş’ın bu sürece karşı takındığı dışlayıcı tutum, Kürt halkı nezdinde CHP’nin meşruiyetini zedelemektedir. Öcalan’ı ciddiye almayan bir siyasi hareket, Türkiye’de barışı kuramaz ve iktidar da olamaz. 

 

CHP Ne Yapmalı? 

 

Biz bu eleştirileri, Saray rejimine karşı ortak mücadele anlayışımız doğrultusunda dile getiriyoruz. Amacımız, CHP’yi yıpratmak ya da karalamak değildir. Aksine, onun demokratikleşme yolunda sorumluluk alabilmesi için uyarılarda bulunuyoruz. 

 

Mansur Yavaş kendi yerinde kalabilir; bu bizim doğrudan mücadele ettiğimiz bir mesele değildir. Ancak onun söylemleriyle toplumu milliyetçi ve ırkçı çizgiye sürüklemesi, demokratik bir Türkiye için tehdit oluşturur. Bu, sadece CHP’nin değil, tüm Türkiye’nin geleceği açısından tehlikelidir. 

 

CHP, bu tip politikaları ve aktörleri geride bırakmalı; halkların kardeşliğini, demokratik eşitliği ve barışı esas alan bir çizgiye yönelmelidir. Toplumun ilerici, özgürlükçü kesimleriyle sağlıklı bir bağ kurmanın tek yolu budur. 

 

Sonuç 

CHP’nin karanlıktan aydınlığa geçiş süreci, kuşkusuz tarihsel bir dönemeçtir. Ancak bu süreç, partinin kendi içindeki çelişkileri çözmeden ilerleyemez. Bu yazıda ele alınan meseleler, bir yönüyle CHP’ye yönelik eleştiriler olsa da daha büyük ölçekte Türkiye’nin dikta rejiminden kurtarılması ve demokratikleşmesi mücadelesine katkı sunmak amacını taşımaktadır. 

Kürt meselesinde, halkların haklı taleplerinde, barış sürecinde ve toplumsal eşitlik arayışında samimi olmayan, ırkçı-milliyetçi reflekslere sahip aktörlerle yol yürünemez. CHP bu gerçekle yüzleşmeli, kirli yüzleri değil, demokratik yüzünü öne çıkarmalıdır. 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!