Atak Logo

Atak Menü

CHP; KARANLIKTAN AYDINLIĞA (Mihrac Ural)

11 Eylül 2025, 11:26 | Yazar: Mihrac Ural | Kategori: Ülke
CHP; KARANLIKTAN AYDINLIĞA (Mihrac Ural)

Karanlık bir zulüm CHP’yi sarıp musallat oldu. 19 Mart darbesiyle başlayan karanlık dönem esasında çok önceden beri mevcuttu. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan yeni süreç karanlıkların derinleşmesine neden oldu. Bu olaydan sonra operasyonlar tümden CHP’nin bastırılmasına, yok edilmesine yol açacak mahiyette oldu. 19 Mart darbesi sadece Ekrem İmamoğlu’na değil CHP’ye indirilmiş bir darbeydi. Karanlık süreç bu darbeyle birlikte alevlendi. Bu günlerde yaşamakta olduğumuz 2 Eylül darbesi ise CHP’nin üzerine yıkılan karanlıkların derinleşmesini getirdi. Ancak bu dönemde beliren gelişmeler karanlıkların kaçınılmaz olarak aydınlığa dönüşeceğini gösteren belirtileri taşımaktadır. CHP’ye yönelik her operasyona karşılık CHP’nin aldığı tavır, bu kavganın öyle basit bir düello olmadığını gösteriyor. Yönetimin delegeler vasıtasıyla geliştirdiği tavır, ayın 21’inde bağlanacak olan kurultay CHP’ye yönelik tüm operasyonların boşa çıkarılmasını sağlayacaktır. Yeni kurultay eski hukuki tüm girişimlerin boşa çıkarılmasını sağlayacaktır. Mahkemelerin haksızca, kural ve hukuk dışı kararlarıyla Yüksek Seçim Kurulu kararlarını aşan kararlar alması mahkemelerin siyasi iradeye tabi olduğunun göstergesidir. Bu ise adalet sisteminin çöküşünü, ülke çapında her şeyin siyasi iradenin müdahil olmasıyla belirleniyor olması sonucunu getirdi.  Ama CHP, operasyonlara karşı isabetli hamleler ve geliştirdiği etkinliklerle karanlıkların aydınlığa çıkacağı umudunu veriyor. 

 

Diktatörlük rejimi 5000 polis gücünü kayyumun peşine katarak olaylar zincirini başlattı. Bir gün önce kayyum Gürsel Tekin “ben asla polisle birlikte il merkezine gitmem” diyordu. O sadece polisle değil biber gazıyla birlikte il örgütüne girmekte diretti. O, aynı zamanda “ortada bir mevta var biz onu kaldırmaya geldik” demesi, işlenen hukuksuzluğun örtüsü gibi kullanılan bu kavramın CHP’ye gönül vermiş olanlara da hakaret anlamına gelmektedir. Bu sözler CHP’lileri derinden etkiledi. Bunun üzerine il merkezi birinci katında barikatlar kuruldu, girişine izin verilmedi ama biber gazıyla birlikte bu engel aşıldı ve kayyum Gürsel Tekin birinci katta bir köşede oturdu. Milletvekilleri, gençlik ve CHP’lilere karşı polisin biber gazı dahil şiddet uygulaması üzerine büyük bir arbede yaşandı. Türkiye’nin birinci partisi böylesine bir saldırıya maruz tutularak il binası işgal edildi. Türkiye bu uygulamalarla hukuk tanımaz, onursuz ve perişan hallere mahkum edildi. Dünyanın en önemli haber ajansları ve iletişim ağları bu tabloyu olduğu gibi yansıttı ve Türkiye, dünya kamuoyu nezdinde rezil oldu. 

 

Kayyum Gürsel Tekin il binasının bir köşesinde oturup çevresini saran CHP’lilerle tartıştı. Bu tartışmada bir CHP yetkilisi Gürsel Tekin’in önünde masaya yumruk vurarak “polis ordusuyla il binasına nasıl girersin” sorusuna süklüm püklüm kalmak zorunda kaldı. Bu kadar onursuz bir durum ender yaşanır. Buna rağmen polisin CHP binasını işgali devam ediyor. Bu aymazlığa karşı, CHP yöneticileri il binasını “Parti Başkanı özel çalışma ofisi yapma” ve İl Örgütünü başka bir adrese taşıma kararıyla cevap verip bunu ilgililere bildirince kayyumun bu binada işgalci konumuna düşüşünü sağlamış oldu. Bu durumda polislerin işgali de boşa düşürülmüş oldu. Buna rağmen Erdoğan’ın polis teşkilatı hukuksuzluk, onursuzluk ve yasa tanımazlıkla CHP binasını işgale devam ediyor. Utanmadan da kayyum Gürsel Tekin’in eline veriştirdikleri “30 kişilik isim listesi” dışında kimseyi binaya almamaya çalışıyorlar. Oysa bu merkez artık Genel Başkanın çalışma ofisi olmuş, halka ve örgüt üyelerine açık bir çalışma ofisi haline gelmiştir. Bu satırların yazıldığı an itibariyle de polis işgali devam etmektedir. 

 

Bu arada saray uşağı basın sürekli CHP’nin çökertilmesi, bölünmesi, iç çatışmalara düşmesini sağlamak için ahlaksızca çırpınıp durmaktadır. Bu çırpınışlarla CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in her hareketini takip edip yıpratmaya çalıştıkları görülmektedir. Saray uşağı Sabah, Türkiye, Aydınlık ve Akit gazeteleri “Kaos üretenin sonu Selo gibi olur” diyerek, Selahattin Demirtaş örneğini vererek alçakça tehdit etmektedirler. Selahattin Demirtaş’ın Parti Eş Başkanı olmasına rağmen tutuklanıp içeri atıldığı ve içerde 9 yıldır çile çektiği bilinmektedir. 

 

Diktatör Erdoğan bütün gücü ve pervasızlığıyla CHP’yi ezmeye, bölüp parçalamaya çalışmaktadır. Hukuka müdahil olması, hukuk darbeleriyle siyasi ortamı belirlemeye çalışması “mutlak butlan” kararlarıyla, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeniden partinin başına geçirilmesi çabaları diktatörün hukuk tanımaz ilkesizliğine önemli bir gösterge olacaktır. 15 Eylül’de yapılacak olan mahkeme duruşması bu açıdan bütün siyasi çevrelerin ve hatta dünya kamuoyunun merak ve ilgiyle beklediği bir duruşma olacaktır. Buna göre üç ihtimal üzerinde duruluyor; birincisi, mutlak butlan kararı alınır ama aynı zamanda 21 Eylül için delegelerin aldığı kurultay kararı geçerliliğini koruyabilir. İkinci ihtimal, 15 Eylül mahkemesi Kılıçdaroğlu’nu partinin başına getirerek, 21 Eylül kurultay kararını geçersiz kılabilir. Üçüncü ihtimal ise mutlak butlan kararı alan mahkeme Kılıçdaroğlu’nu parti başına getirmez. Bu ihtimaller arasında diktatör Erdoğan’ın işine gelen ikinci ihtimal, Kılıçdaroğlu’nun parti başına getirilmesi ve 21 Eylül’de gerçekleşecek olan kurultayı lağvetmesi gündeme getirebilir. Kayyum olma ihtimali yüksek olan Kılıçdaroğlu, gelişmeleri yakından takip etmekte, kayyum Gürsel Tekin olayı rezaletine karşı tavır almayan ve zımmi onay veren duruşuyla 15 Eylül mahkemesinin sonucunu beklediğini göstermektedir. Kılıçdaroğlu’nun sessizliği “sükut ikrardan gelir” anlamındadır. 

 

Bu karmaşa elbette toplumda derin izler bırakmaktadır. CHP ile ilgisi olmayan insanlar bile dönen dolapların ne kadar haksız ve onursuzca CHP’ye yöneldiğini görmektedir. Bu durumda olası seçimlerde CHP mağduriyetin psikolojik gücüyle oylarını önemli oranda arttırmaktadır. Kararsızlar arasında büyük dönüşüm CHP lehine sonuçlanmaktadır. 

 

Bu satırların yazıldığı anda CHP, Kadıköy mitingini yapmaktaydı. Bu miting oldukça kalabalıktı. İlçelerde düzenli mitingler yapan CHP, Kadıköy mitingine özel bir ilgi gösterdi. Büyük kitlelerin katıldığı bu miting diktatörlük rejiminin sallantıda olduğunu gösteriyor. Bu açıdan ülkenin tüm devrimci demokrat güçlerinin bu mitinglere etkin olarak katılması gerektiğini vurgularım. DEM Parti’nin dayanışma gösterdiği bu aşamada güç birliğinin çok gerekli olduğu açıktır. Özgür Özel’le görüşecek olan DEM Parti heyeti “hukuk dışı, kararsızlık ve onursuzluk yollarıyla muhalif partileri yıpratmaya karşı birlik için geliyoruz” diyerek görüşeceklerini açıkladılar. Görüşme, eski il merkezi şimdiki “Başkanlık çalışma ofisinde” gerçekleşecektir. Yani diktatör Erdoğan’ın polislerinin ablukası altında bulunan çalışma ofisinde olacaktır. Bu yazı düzenlenirken Ankara’da ilgili ve yetkili mahkemenin aldığı olumlu karar neticesinde, kayyumun kaldırıldığı açıklandı. Böylece dayanışma amaçlı gelen DEM Parti yetkilileri herhangi bir sorunla karşılaşmadan görüşmede bulundular. Sorunları göğüsleyecek demokrasi güçlerinin dayanışmasının hayati önemde olduğunu ifade ediyor ve destekliyoruz. 

 

CHP karanlıklardan çıkıyor aydınlığa doğru ilerliyor. CHP’nin bu direniş tutumunun kararlılıkla ve istikrarlı bir şekilde ülke diktatörlük rejiminden kurtulana kadar sürdürmesini bekliyoruz.  

 

CHP iki temel sorunla karşı karşıyadır. Bunlardan birincisi Kürt sorununa yaklaşımı, ikincisi ise demokrasi güçlerine ve onların direnişine saygı göstermemedir. Kürt sorunu ilkel yaklaşımlarla ve milliyetçi hezeyanlarla çözülemez. CHP’nin bu konuda atması gereken önemli adımlar bulunmaktadır. Kürt meselesi son 50 yılda çok farklı bir boyut kazandı. Başkan Öcalan’ın gösterdiği azimli ve özverili çabalar barış için yeterlidir. Bu sorunu Cumhur ittifakı değil CHP’nin üstlenmesi ve ilerletmesi gerekmektedir. Kürt sorununda taraflar belli olmuştur, bu taraflar devleti arkasına alan güçlerle Kürtler arasındadır. CHP bu tarafları düzenleyebilir. Devletin ilkel, ırkçı yaklaşımları yerine çağdaş, adil ve eşitlik temelinde ele almalı ve Kürtlere el uzatmalıdır. Gizli kapaklı buluşmalar değil açık ve net tutumlarla CHP kendi yerini belirlemelidir. İkinci unsur ise ülkede demokrasi mücadelesine katılan tüm güçlere saygılı ve kapsayıcı olmayı gerektiriyor. Bu konuda atılması gereken çok adım vardır. Şimdilik bu zor ve karanlık süreçte CHP’nin yanında zorluklara katlanarak en önde duran bu güçlere saygıyı göstermesi gerekmektedir. Diktatör Erdoğan rejimini yıkacak olan bu toplumsal güçlerin emeklerine, direnişlerine saygı göstermeli ve sorumlu bir yaklaşım sergilemelidir. 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!