BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’DE DEVLER VE CÜCELER (Levent SULTAN)
Editörden not: Levent Sultan yoldaşımızın 2 Ekim 2015 tarihinde isabetli olarak kaleme almış olduğu, dünya güçler dengesinin yeniden şekillenmeye başladığı ve Kutuplar arasında yeni dengeler ve çatışmalar yaşanmaya başladığına ilişkin analizini içeren makalesini aşağıda yayımlıyoruz. Bu makalenin yazıldığı tarihten sonra gelişen Ukrayna savaşı ve Afrika’daki gelişmeler de bu makalede ifade edilen perspektif ile değerlendirilerek tablo daha net olarak görülebilir. (Atak)
Birleşmiş Milletler’in 70. Dönem çalışması dolayısıyla dünyanın “devleri ve cüceleri” aynı düzlem içinde yan yana geldi. Topluluğun zahiri algısı, dünya ülkelerini temsilen gelenlerin sanki eşitlikleri, hukuki ve siyasal dengelerdeki ağırlıkları, güç ve kariyerleri bu çatı altında eşitmiş gibi. Oysa, halklarıyla ilişkileri, devletlerin kendi aralarındaki ilişkileri ve büyük-küçük sorunlar içindeki tavırları, ‘eşitmiş gibi’ olan bu yöneticileri “devlere” ve “cücelere” ayrıştırmıştır.
Genel Kurul’un 70. Dönem çalışması ile ilgili dünyanın “devleri ve cüceleri” bir araya geldiklerinde, yerkürenin tüm sorunları oraya taşınmış oldu. Her temsilci kendi ülkesinin özel sorunlarını buraya taşıdığı gibi, genel dünya ve bölgesel sorunlara ilişkin kaygı ve tutumlarını ortaya koymaktadır. Bu zeminin “zahiri eşitliğinde”, “devler” ile “cüceler” ülkelerini ve halklarını temsil etme hukuku paydasında özgürce at oynatmaktadırlar. Ancak her oyuncunun atı kendisinin olmamaktadır, “cüceler” burada ayrışıyor. “Devler” kendi atlarıyla “cerit” yaparken, “cüceler” “devlerin” atlarının seyisleri gibi onların varlığıyla var olmaktadırlar. Tabiri caiz ise “cüceler”, kendilerinin ve halklarının onurluca bağımsız siyaset yaparak ayakta kalma mücadelesi yerine, koruma altına alınmanın bedeli olarak onursuzca “sahibinin sesi” sıfatıyla varlık oluşturmuşlardır. Dolayısıyla bu zeminde siyaset, görüş ve öneriler, gündem edilen sorun ve çözümleri ya büyük oyuncuların direkt ağızlarından dile getirilir ya da vekaletle küçüklerin istemi gibi dile getirilir. Her şeye egemenlik kuran “devler” isterlerse istedikleri yönde karar alır, aldırtır, yürürlüğe sokar.
Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra, yaklaşık 1990’dan 2012’lere kadar geçen süre içinde BM Güvenlik Konseyi’nin daimi iki üyesi sıfatında olan Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti, batılılar arasında birer “dev” olması gerekirdi. Ancak batılıların bilinçli oyunları ve çalışmalarıyla özellikle ABD, diğer batılıları yedeğine alarak tek “dev” olma hedefinde oldu. 25 yıla yakın süre içinde bu tekil süper güç pozisyonunda oldu ve dünyayı da bu tek’likte yönetti. Bir kısım “cüceler” bu dönemde ve bir kısmı da daha eski dönemlerden beri sürdüre geldikleri bağımlı, biat olma durumlarını iyice pekiştirdiler ve “sahiplerinin sesi” olma siyasetinde çok öne atıldılar. ABD yedeğindeki batılılarla ve arkasındaki sürü “cücelerle” Yugoslavya’yı bu dönemde atomlarına ayırdılar. Taliban terörü iddiasıyla Afganistan’ı bu dönemde , 2003’te nükleer silah bahanesi ile hiç bir uluslararası hukuka dayanmaksızın Irak işgalleri ve 2011’de aynı hukuksuzlukla NATO güçleri ile Libya’yı işgalleri ve parçalamaları bu dönemde oldu. “Cücelerin” olan operasyonlar içerisindeki yerleri çok büyüktür. Örneğin Libya’nın işgali için Haliç ülkelerinin tekeline geçmiş Arap Birliği Örgütü adına hukuki dayanak sayılan ‘çağrı’ yapılmıştır. Erdoğan Türkiye’si aktif oyunda rol sahibiydi.
Birleşmiş Milletler’de Suriye sorunuyla birlikte ABD’nin tekil geleneği, 2012’de Rusya ve Çin’in ikili VETOLARI ile yıkıldı. İlk vetoların ardından gelen ve tekilci davranma alışkanlığından kaynaklanan dayatmacı girişimler, üç adet çifte vetolarla ayaklar altına alındı. Dünya artık tekil süper güçten , karşıt büyüklükte ikinci bir süper güçle dengelenen bir dünya oldu. Geleneksel eski “devlere” aynı boy ölçüsü ile yeni “devleri” siyasi, iktisadi ve askeri sahneye çıkardı. Suriye sorunu bir manivela idi. Suriye halkının, yönetimi ve ordusunun, ABD’nin geleneksel ‘orman kanunu’ mantığıyla tekil siyasetine karşı direnişi Rusya’nın “devleşmesine” ön ayak oldu.
BM’nin 70. dönem çalışması tarihinden bir kaç ay önce başlatılan Suriye’nin içinde savaşa aktif girme hazırlığının bitiminde sıra, satırın sonuna nokta koymaya geldi. Noktası, Putin’in ve ayrıca Rusya ile birlikte ortak bir anlayış içinde olan Çin’in BM Genel Kurulu önündeki konuşmalarıdır. Açık olarak ilan edildi; ABD tek başına süper güç değildir, dünya ülkeleri ve halklarının kaderini tek başına belirleyen bir güç de değildir.
Bir “dev”, “cücelerini” de arkasına alarak 25 yıldır yerküre üzerindeki zayıf ülkeleri yıkmaya, parçalamaya çalışmaktaydı. “Cüceleri” vekalet savaşlarına endeks edilmiş ,yirmi beş yıldır yüzbinleri öldürdüler ve milyonlarını ülkelerinden göç ettirdiler. Beş yıldan beri de kafayı Suriye gibi küçük bir ülkeye taktılar. Ancak bu ülkenin, tarihin sayfalarında onurlu direnişin destanı olacak kararlı direnişi, bu “devi” ve “cücelerini” de, hadlerini bilmek zorunda olacakları bir yere itmiştir. Bu dengeler sarsılması ortamında Rusya “devi” siyasal süreçte süper güç olarak ortaya çıktı.
Artık yeni bir dönem başlıyor. Süper güç olarak Rusya’nın başını çektiği, uluslararası adalet, eşitlik ve hukukun üstün tutulacağı, halkların kendi kaderlerini belirlemede özgür ve tehditler altında olmayacağı, yepyeni bir meşruiyet hukuku ortamı yaratılmaktadır.
Yeni “dev” bu ilkelerle Suriye’den başlayarak yola koyulmuştur. Dünyanın çok sayıda zayıf ülkesi (ABD’nin “cüceleri” hariç) bu gelişmeye umut bağlamıştır. Başta Suriye’nin direnen onurlu halkı herkesten daha fazla beklemektedir. Zira Rusların bu noktaya gelmesine büyük katkıları olmuş, ağır bedeller ödemiştir. İlk kurtuluşun hakkı da bu yiğit, onurlu halkın kendisinin olmalıdır. Şan ve şerefle bu hakka nail oldu. “Cüceler” misyonlarını tüketirken , Suriye kurulan yeni dengelerde yükselen, büyüklerin arasında yeri olacak bir yere oturacaktır. Bu hak da onun olacaktır.
2 Ekim 2015
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
