Atak Logo

Atak Menü

ALEVİ KIYIMI, ŞAM ANLAŞMASI VE HÜKÜMET (Mihrac Ural)

31 Mart 2025, 18:10 | Yazar: Mihrac Ural | Kategori: Ortadoğu
ALEVİ KIYIMI, ŞAM ANLAŞMASI VE HÜKÜMET (Mihrac Ural)

 “50 000 Alevi katledildi.” (Nidal Hammudi). Yazar olan bu cümlenin sahibi kişi Suriye üzerine sürekli yazılar ve konferanslar düzenlemektedir. Verdiği rakam çok abartılı sayılabilir ama onun eli altında bulunan belgeler ve kanıtlar ciddiye alınmalıdır derim. Bu rakamın çok abartılı gibi algılansa da, yaptığım karşılaştırmalı araştırmalar, sonuçların bu rakamdan daha da ileri bir boyutta olabileceğini gösteriyor. Evet 50 000 ( Elli bin ) insan… En azından bu kadarı, Gazze’de İsrail’in bir yıl boyunca Filistinlilere yönelik yaptığı soykırım ve katliamlar olarak tarihlenen 48 000 kişinin katlini bile aştı. 50 000 kişinin katledilmesini ben mantık açısından olamaz desem de elimin altında güvenilir kaynakların verdiği bilgiler, bu bilgilerin ispatlı ve belgeli olmasına yaslanarak ortaya atıldığını belirtirim.  Şimdiye kadar bile ölenlerin cesetlerinin yollar boyunca kaldırılamadığını söyleyebiliriz. Alevi halkı, yeni hükümetin Alevi Bakanı olan Yarob Bedir’e serzenişle; “cesetlerimiz hala sokak ve caddelerde onları kurtarma imkanı varsa bunu yapsın da görelim” diyerek hükümette yer alışını alaya aldilar. Hala yeni kıyımlar yapılmakta ve bu kıyımların sonuncusu Adra bölgesinde, Adra zindan kompleksinde tutuklu bulunan 8000 asker ve polise karşı yürütülen kıyımda bir saat boyunca devam eden kurşun yağmuruyla yüzlerce tutsak kişinin katledildiği anlatılıyor. Bütün gelişmeler ve devam eden kıyımlar Alevilerin imhası anlamına gelmektedir. Bu kıyım sadece yabancı cihatçıların değil, Colani ve yakın kavga arkadaşlığı yaptığı iki kişinin bilgisi dahilinde açıkça ilan edildiğini göstermektedir; bunlardan birincisi şu an İçişleri Bakanlığı’na getirilen Enes Hattab ve Savunma Bakanı Muhraf Abu Kasra’dır. Her ne kadar kendini Alevi katliamından uzaklaştırmaya çalışsa da O, bu kıyımın emrini bizzat verdiğini ve bu ikiliyle konuşup emir haline getirdiğini göstermektedir. Bunlara önemli bir ek yapacak olursak Kırgız, Çeçen, Cezayirli, Mısırlı, Uygur, Kafkas, Özbek ve adını anmadığım yabancı sürüsü bu kıyımın ana vurucu gücünü oluşturdu. Buna önemli bir ek daha yapmalıyız, o da Erdoğan! O da, bu katliam sürecince herkese “dur, kimse karışmasın, Suriye bizce korunmaktadır” diyerek bu kıyımın arkasında duran hain güç kuvveti olduğunu ilan ediyordu. Burada olan mezhep kavgası asla değildir. Burada vuku bulan kendini Sünni sananların çarpıttıkları din etrafında haksızca Alevilerin katlidir. Bunu asla mezhep kavgası olarak görmemek gereklidir. Tarih bu haksız saldırıyı er ya da geç bir biçimde algılayacak ve bu saldırganları mahkum edecektir. 

 

Alevi tarihi böylesi bir zulüm görmedi. Bu acımasız soykırım, bu topluluğun gelecek kuşaklarına da yön verecek hayati bir durumdur. Bu durumun yaratacağı siyasi ortam, bu halkın mücadelesi açısından çok önemli bir nokta olacaktır. Ben de buradan çağrımı yeniliyorum ve diyorum ki; Aleviler örgütsüz hallerinden derhal çıkmalıdır ve mücadeleye yeniden başlamalı ve en yakınında bulunan Kürt kardeşleriyle federasyon hedefine odaklanmalıdır. Bu mücadele hayati öneme sahiptir ve asla ertelenmemelidir. Direnmek ve bunu ilke edinmek her Alevinin ertelenmez görevidir. Direnmek yaşamaktır! Direnmek Alevinin yer yüzünde elde edebileceği tek gayedir. Bu gaye şu an ne bir devlet ne de başka bir gücün desteğine sahip olmayan Alevilerin tek dayanağıdır. 

 

 Unutulmaması gereken şey; her kim olursa olsun sözüne güvenmemek! Zira Aleviler elde silahları varken onlara “elinizdeki silahları teslim ediniz, size zarar gelmeyecektir” denmesine karşın silahlarını teslim eder etmez soykırımla karşı karşıya kaldılar. Bu olay asla unutulmamalıdır, Alevi tarihi bu olayla her zaman anılmalıdır. 

 

Şam anlaşması bu kıyımın ardından ve kıyım devam ederken 10 Mart 2025 tarihinde imzalandı. Bir aya yakın zaman içinde yapılan hazırlıklarla sonuçlandı. SDG yetkilileri, Şam anlaşmasıyla Alevi soykırımını sonlandırmayı da amaçladığını açıklamıştır. Alevi kırımı 6-7-8 Mart tarihleri arasında ve devamında yer aldı. Bu anlaşma uzun görüşmelerin ardından geldi. Ayın 10’unda imzalandı, iplerini tutan birilerinin baskısıyla Colani bu anlaşmayı imzalamak zorunda kaldı. Kürtler kendileri açısından bu anlaşmaya tarihî bir önem atfediyorlar. Ve Suriye tarihleri boyunca elde edemedikleri kazanımları elde ettiklerini düşünüyorlar. Bu anlaşmanın bazı maddeleri Kürt gerçeğine değindiği gibi diğer azınlıkları da meşru saymaktadır. Bu anlaşmalar içinde “eski rejim, Esat artıkları” diye belirlenen ve gerçekle ilgisi olmayan güçlerle mücadeleyi hedefleyen madde bu anlaşmanın ana temasına zarar vermez. Ama bu anlaşmadan yola çıkarak IŞİD tutsaklarını serbest bırakıp Irak ve Suriye’de yeniden eylemlere yöneltilmesi tehlikesi her zaman kendini gösterir. Buna benzer ihtimallerin Şam anlaşmasında tehlikeli ufuklara sahip olduğunu belirtmek gereklidir. 

 

Şam anlaşmasının garantör güçleri olarak başta ABD olmak üzere İngiltere, Almanya ve Fransa devletleri yer aldılar. Suriye Alevileri için de geçerli maddeleri olan bu anlaşma Kürtler açısından başarılıdır. Garantörlük açısından sağlam bir bağla kurumsallaşması bu hain şebekenin Colani ve ortakları açısından boynuna konulan bir demir halka gibidir. Bu anlaşma bir yıl boyunca komitelerce yapılacak girişimlerle sağlamlaştırılacaktır. Buna rağmen Şam anlaşması tehlikelerle dolu bir yıl boyunca neler olacağını, neler olmayacağını gösterecektir. Şam anlaşmasının en önemli yanlarından biri de SDG’nin gücünü koruması ve bu askeri oluşumun Kürt topraklarını ve halkını koruma gücü olarak yer almasıdır. Şam anlaşması federasyon ya da özerklik kavramlarını hiç kullanmasa da Rojova bölgesi onu oluşturan toplumsal verileriyle kendini askeri olarak da koruyacaktır. Alevilerin bu anlaşmayla elde edilen olanaklara göz gezdirmesi ve bu sürece aktif olarak katılarak, sonuçta böylesi bir anlaşmaya ortak olmaları gerekmektedir. 

 

Şam anlaşması Kürtler için olduğu kadar Suriye azınlıkları açısından da çok önemlidir. Azınlıklar özgürce yaşamak için bu anlaşma benzeri ittifakları kendileri adına imzalamalıdır. “Esad kaçkınları” söylemi geçersiz bir söylemdir. Azınlıklar, iktidarı bırakıp kaçan Esad için asla bir güç oluşturmazlar. Aleviler tarihi olarak Kürtler için ciddi bir adım atmadılar. Bir tek benim elinden tutup generallerle tanıştırdığım o dönemin SDG Kürt komutanı  Sipan Hamo ve orada açıkça “Kürtlerin Alevilerle dayanışması gereklidir” bununla yetinmeyip “Kürtlerle Aleviler bir olursa Suriye kurtulur” demişti. Biz bu adımı attık ama arkası gelmedi. Benim Suriyeli generallere sıklıkla dile getirdiğim çok dilli ve çok kültürlü olması gereken Suriye gerçeğini anlamadılar. Bizler Kürtlerle Alevilerin birlikte dayanışma içinde olmaları gereğini şimdi de tekrarlıyoruz. 

 

Hükümete gelince, bu hükümet Şam anlaşmasına hiç de uygun değildir. Bu anlaşmanın tam tersine bir hükümet kuruluşu yapıldı. Azınlıkların temsilini sağlayabilecek adamakıllı bir Bakanlık oluşumu gösterilmedi. Zevahiri kurtarmak kaygısıyla bir Kürt (Muhammed Türko), bir Hıristiyan ( Hind Kabavaz), bir Alevi ( Yarob Bedir) ve bir Dürzi ( Emced Bedir) gibi, temsiliyet özellikleri olmayan isimler yerleştirildi. Bunların hiçbiri kendi azınlığında bile pek de bilinen kişiler değildir. Önceki iktidarlarda önemsenen Suriye dengelerine atfen farklı Bakanlıklar oluşturulurken, bu yeni hükümette böylesi bir adım atılmadı. 22 bakanlık içinde oranlamaya ya da yeteneklere bağlı olmaksızın ortaya konan azınlık bakanları, zerre kadar geldiği azınlık halk kitlesini temsil etmemektedir. 

 

Colani’nin, kendi açmazlarını kapatmak amacıyla yaptığı bu girişimler ve anlaşmalar, pratik bir karşılığı olmaması nedeniyle ellerini temizlemeyecektir. Ülke bir bütün olması, toplumun iradesine saygı duyulması gerekirken buna hiç önem vermeyerek, katliamlarını da kendi çevresinden gelen bağnazlarla sürdürürken temiz kalmayacağını da bilmelidir.  Bu hükümet herhangi bir şey yapamayacaktır. Bakanlıkların başı üzerinde sallanan HTŞ kılıcı bu bakanlıkları tedip edip kendi düzenlerine tabi tutacaktır. 

 

Hükümetler kurulurken belli bir öncül siyasi çizgi izlerler. Bu hükümet dış güçleri memnun etmek için oluşturulmuş siyasi boyutu olmayan bir hükümettir. Buna rağmen karmaşık yapısına rağmen HTŞ kılıcı siyasal çizgi olarak karşımızda durmakta ve bunun dışında bir çizgisi olmamaktadır. Buradan da hiçbir kuşkuya yer bırakmadan anlaşılıyor ki cihatçı, zulüm uygulamalariyla bu bakanlıklara yön verecektir. 

 

Suriye’nin karmaşık yapısına yeni karmaşalar ekleyen bu hükümet ölü doğmuştur. Kısa sürede birbiriyle çatışacak olan bu hükümet, HTŞ muhalifi diğer güçlerin de katılımıyla huzur bulmayacaktır. Şamlılar açıkça, “ Şam’ı ancak Şamlılar yönetir” söylemiyle Colani’nin boğazına takılı bir kılçık olarak canına okumaya devam edecektir. 

Paylaş:

Yorumlar (0)

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!