ABD-Çin Ticaret Savaşı: Emperyalist Rekabetin Yeni Cephesi (İlkay Seven)
Günümüzde ABD ile Çin arasında yoğunlaşan ticaret savaşı, basitçe iki ulusun ekonomik çıkarlarının çatışması olarak okunamaz. Bu, Lenin’in “Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” eserinde tarif ettiği emperyalist rekabetin güncel bir tezahürüdür. İki kapitalist süper gücün dünya pazarlarını, hammadde kaynaklarını ve jeopolitik etkilerini genişletme mücadelesidir. Bu savaşın özünde, sermayenin kâr arzusuyla sınırsız genişleme eğilimi ve bunun karşısında proletaryanın sömürüsünün derinleşmesi yatmaktadır.
Çin İçindeki Sınıf Dinamikleri
Çin, dışarıdan “tek tip, güçlü devlet” olarak görünse de, iç sınıf yapısı son derece karmaşık ve çelişkilidir:
- Devlet Destekli Büyük Burjuvazi: Çin Komünist Partisi (ÇKP) üyesi bürokratlar ve onlara bağlı oligarklar. Sermaye birikimi ve dışa açılımın ana faydalanıcılarıdır.
- Özel Sermaye: Alibaba, Tencent gibi dev teknoloji firmalarının sahipleri. Küresel finans ve teknoloji pazarlarında varlıklarını büyütüyorlar. Ancak, son dönemde Pekin’in bu gruplara karşı regülasyonları sertleştirmektedir.
- Kent Proletaryası: Fabrikalarda ve hizmet sektöründe çalışan, düşük ücretli işçiler. Üretim fazlasının belkemiğidirler; ancak sendikal örgütlenme üzerindeki ağır baskılar nedeniyle seslerini yükseltmeleri zorlaşmaktadır.
- Göçmen İşçiler (Migrant Workers – “Nongmingong”): Çin’in kırsal bölgelerinden büyük kentlere göç eden milyonlarca işçi, modern Çin’in altyapısını inşa eden görünmez sınıf.
- Köylülük: Hâlâ Çin nüfusunun önemli bir kısmı tarım sektöründe çalışıyor, ancak devlet politikaları onları tarımsal kapitalistleşmeye ve toprak kaybına itiyor.
Çin Komünist Partisi, bu sınıfsal gerilimleri, ulusal birlik ve kalkınma hedefleri gibi söylemlerle dengelemeye çalışıyor. Ancak bu denge kırılgan ve, özellikle dış ekonomik şoklar arttığında, sınıf çatışmalarının keskinleşme potansiyeli oldukça yüksek.
ABD’nin Finans Kapital Yapısı
Lenin’in “finans kapital” kavramı, bugün ABD ekonomisini anlamak için kritik önemdedir. ABD’de sanayi kapitalizmi ile finans kapitalizmi arasındaki ilişki, finans kapitalin açık üstünlüğüyle karakterize edilmiştir.
- Wall Street Hegemonyası: ABD ekonomisinin motoru artık üretimden ziyade finansallaşmış sermayedir. Wall Street, küresel sermaye akışlarını yöneterek dünya ekonomisini yönlendirir.
- Teknoloji Finansmanı: Apple, Amazon, Google gibi teknoloji devleri; finansal yatırımlarla büyümüş ve kendi “finans içi sanayi” sınıfını yaratmış durumdadır. Sermaye birikimi çoğu zaman finansman temelli hisse geri alımları ve spekülatif yatırımlarla sağlanmaktadır.
- Askeri-Sanayi Kompleksi: ABD’de finans kapital, askeri sanayiyle iç içedir. Pentagon ve büyük savunma sanayi firmaları (Lockheed Martin, Raytheon) finans kapitalin önemli parçasıdır. Bu, emperyalist politikaların ekonomik tabanını oluşturur.
- Dolar Hegemonyası: ABD finans kapitalinin küresel üstünlüğü, doların rezerv para birimi olmasıyla sağlanıyor. Çin’in alternatif para birimleri üzerinden yürüttüğü girişimler, bu hegemonyayı sarsma tehdidi taşıyor.
ABD finans kapitali, Çin’in yükselişini ve özellikle Kuşak ve Yol İnisiyatifi gibi projeleri, küresel finansal hakimiyeti için doğrudan bir tehdit olarak görüyor. Bu nedenle, ticaret savaşı sadece ticari değil, aynı zamanda finansal ve jeopolitik bir hegemonya savaşıdır.
Emperyalizm ve Tekelci Kapitalizm
Lenin’e göre emperyalizm, tekelci kapitalizmin dünya ölçeğinde tahakkümüdür. ABD, II. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya kapitalizminin lider gücü olarak ortaya çıktı; ama özellikle 21. Yüzyılda Çin’in hızlı endüstriyel gelişimi, bu hegemonik yapıyı tehdit eder hale geldi. Çin, “devlet kapitalizmi” modeliyle, Batı emperyalist merkezlerinden farklı olarak doğrudan devlet güdümlü tekelci yapılarla sermaye birikimini artırıyor. Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi (BRI), Afrika ve Asya’daki yatırımları, ABD’nin uzun süredir süregelen ekonomik ve askeri hegemonyasını sarsıyor.
Ticaret savaşının derininde, dünya pazarının yeniden paylaşımı için verilen bu mücadele yatıyor. ABD, ekonomik baskılarla Çin’in yükselişini durdurmayı, Çin ise yeni pazarlar ve teknoloji transferleriyle ABD’nin hegemonik zincirlerini kırmayı hedefliyor.
Proletarya Üzerindeki Etkiler
Her iki tarafta da bu savaşın faturası işçi sınıfına kesiliyor. ABD’de, yükselen ithalat tarifeleri emekçilerin yaşam maliyetini artırırken, Çin’de ihracat odaklı sektörlerdeki durgunluk işçi çıkarmalara ve ücret baskılarına yol açıyor. İşçiler, emperyalist güçler arasındaki bu rekabetin dolaylı kurbanlarıdır.
Ne yazık ki her iki ülkedeki burjuva propaganda aygıtları, işçi sınıfını ulusalcı bir perspektifle bu mücadeleye yedeklemeye çalışıyor. ABD yönetimi, “Amerikan işçisini koruma” bahanesiyle saldırgan politikaları meşrulaştırırken; Çin yönetimi ise “ulusal kalkınma” söylemiyle işçi sınıfını kendi tekelci burjuvazisinin arkasına hizalamaya çalışıyor.
Oysa dünya proletaryasının çıkarı, emperyalist kamplaşmalardan birini desteklemek değil, her iki kampı da teşhir ederek bağımsız sınıf mevzilerini güçlendirmektir.
Yeni Sömürgecilik ve Küresel Güney
Çin ve ABD arasındaki rekabet, özellikle Küresel Güney olarak adlandırılan bölgeleri doğrudan etkiliyor. Çin, Afrika ve Asya’da büyük altyapı yatırımlarıyla ekonomik etkisini artırırken, ABD bu ülkelere borç tuzakları ve askeri üslerle karşılık veriyor. İki ülke de bağımlı kapitalist ülkelerdeki doğal kaynakları, ucuz işgücünü ve pazarları kendi çıkarları doğrultusunda şekillendiriyor.
Lenin’in altını çizdiği gibi, emperyalist ülkeler yalnızca diğer büyük güçlerle değil, aynı zamanda bağımlı ülkelerin halklarıyla da mücadele halindedir. Bugün, özellikle Afrika ve Güneydoğu Asya’da emekçi halklar Çin ya da ABD emperyalizmi arasında sıkışmış durumdadır.
Proletarya Enternasyonalizmi Şart!
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, emperyalist rekabetin keskinleşen bir yansımasıdır. Ne ABD’nin ticaret savaşını “işçi yanlısı” politikalar olarak pazarlamasına, ne de Çin’in “barışçıl yükseliş” propagandasına kanılmalıdır. İşçi sınıfı her iki emperyalist bloğa karşı bağımsız bir çizgi geliştirmelidir.
Proletaryanın çıkarı, emperyalist savaşların ve ekonomik çatışmaların dışında, kendi bağımsız sınıf örgütlenmelerini kurmak, emperyalizmin her biçimine karşı birleşik cepheler yaratmak ve nihayetinde dünya sosyalist devrimi için mücadeleyi yükseltmektir.
Çin’de de, ABD’de de, işçiler bu savaşın bedelini ödeyen taraf olmaktan çıkıp, enternasyonal dayanışma ve sınıf mücadelesi yoluyla emperyalist savaşın gerçek mahiyetini teşhir etmelidir. Proletaryanın zaferi, emperyalist zincirin en zayıf halkasında kırılacak; işte bu yüzden enternasyonalizm bugün her zamankinden daha yaşamsaldır.
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
